24. Sözün 3. dal 2. aslını izah eder misiniz?
"İkinci Asıl: Mesâil-i İslâmiyenin tabakātı vardır. Biri burhân-ı kat‘î istese, diğeri bir zann-ı gālibî ile iktifâ eder. Başkası yalnız bir kabûl-ü teslîmî ve reddetmemek ister. Öyle ise, esâsât-ı îmâniyeden olmayan mesâil-i fer‘iye veya vukūât-ı zamaniyenin her birinde bir iz‘ân-ı yakîn ile bir burhân-ı kat‘î istenilmez. Belki yalnız reddetmemek ve teslîmiyetle ilişmemektir."
İslama dair meselelerin kendi içinde tabaka ve mertebeleri vardır. Bir kısmı kesin delil ister. İslam âlimleri tarafından, Müslümanların iman etmesi şart olan itikâdî her meselenin kesin delillere dayanması şart olduğu bildirilmiştir.
Bir kısmı için zann-ı galip yeterlidir. Zann-ı galib, üstün gelen kanaat, ağır basan inanç, çoğunluk kazanan sezgi, kuvvetle tahmin etme ve büyük ihtimal anlamlarını ifade eder.
İslâm fıkhında bazı kararsızlık hallerinde, olumlu veya olumsuz karar verilemeyen bazı durumlarda üstün kanaata göre amel edilme esası getirilmiştir. İctihad konusu olan amellere dair meselelerde, zann-ı galib denilen, ağırlıklı ihtimal vermenin yeterli olduğu söylenmiştir. Mesela, Abdest aldım mı, almadım mı diye şüpheye düşüp, zann-ı gâlibi abdestsiz olduğu yönde olursa, abdesti bozulur.
Bir de kazaya-yı makbuledeki zann-ı galip vardırki, büyük zatların sözlerini delilsiz kabul etmektir. Mesela sahabelerden veya imamlardan veya alimlerden birinin sözünü, "o söylemişse doğrudur" diyerek kabul etmektir.
Bir kısmı ise, yalnızca kabul edip teslim olmak ve reddetmemek yeterlidir. İşte iman esaslarından olmayan fer'i meseleler ile ahir zaman hadiseleri böyledir. Bunlardan kesin delil istenilmez. Kabul etmek ve reddetmemek yeterlidir. Çünkü herkes her şeyi bütün yönleri ile bilemez. Hem de müteşabih denilen kısımlar vardır.