Mesnevi-i Nuriye'de (s. 15) Onikinci Lema'da geçen yukarıdaki cümleyi, devamıyla birlikte izah eder misiniz?
Mesnevî-i Nuriye On İkinci Lem‘a, hayat ve ölümün, Allah’ın varlığı, birliği ve ebedîliği hakkında nasıl bir burhan (delil) olduğunu açıklıyor. Şimdi bu metni misallerle açıklamaya çalışalım:
“Hayat, Hâlik’ın ehadiyetine burhân olduğu gibi, mevt de Hâlik’ın devam ve bekāsına bir delildir.”
Hayat (canlılık, düzen, ahenk) bir tek zatın (Allah’ın) yaratıp yönettiğine delil oldoğu gibi, ölüm (canlının sona ermesi) sonrasında yerine benzerlerinin gelmeye devam etmesi de Allah’ın baki ve ezelî olduğunu gösterir.
“Evet, nasıl akan nehirlerin ve dalgalanan denizlerin kabarcıkları ve yeryüzünde bulunan sâir şeffaflar, şemsin ziyâ ve timsâllerini göstermekle şemsin vücûduna şehâdet ettikleri gibi; şeffafların ölüp söndükten sonra yerlerine müteselsilen gelip geçen emsâlleri yine şemsin ziyâ ve timsâllerini gösterdiklerinden, şemsin devam ve bekāsına ve bütün o şuâât, celevât ve timsâllerin bir Şems-i Vâhid’in eseri olduklarına şehâdet ediyorlar. İşte o şeffaflar, vücûdlarıyla şemsin vücûduna ve ademleriyle de şemsin devam ve bekāsına delâlet ediyorlar.”
Nasıl ki akarsuların üstündeki kabarcıklar ya da cam parçaları, güneşin ışığını yansıtır. Bu, güneşin varlığına delildir. O camlar kırılsa da veya su üzerindeki kabarcıklar patlayıp kaybolsa da, yerlerine gelen diğer kabarcıklar aynı ışığı yansıtmaya devam eder. Bu da güneşin varlığının devam ettiğine delildir.
“Kezâlik, mevcûdât vücûduyla Vâcibü’l-Vücûd’un vücûb-u vücûduna ve ölümleriyle ve zevâlleriyle ve teceddüdî bir teselsül ile yerlerine gelen emsâlleri, Sâni‘in(ezelî ve ebedî olduğuna ve vâhidiyetine şehâdet ediyorlar.”
Aynen misalde olduğu gibi; varlıklar (insanlar, hayvanlar, ağaçlar) doğar, yaşar, büyür ve ölür. Onların yerlerine yeni varlıklar gelir ve aynı düzenle yaratılırlar. Bu değişim ve dönüşüm gösterir ki; varlıklar, kendiliklerinden değil, Baki ve Sermedi (varlığı devamlı) bir yaratıcının eseri ve fiilidir. Yani mevcudatın (varlıkların) var oluşu Allah’ın varlığına delildir. Ölüm ve yerine yeni gelen benzerleri ise Allah’ın sonsuz ve ezelî olduğuna delildir.
“Evet, leyl ü nehârın ihtilâfı, fusûl-ü erbaanın tahavvülü ve unsurların tebeddülü hengâmlarında meydana çıkan şu güzel mevcûdâtta ve bu latîf masnûâtta devamla cereyân eden mübâdele ve devir ve teslîm muâmelesi kat‘î bir şehâdetle, sermedî, âlî, dâimü’t-tecellî bir Sâhib-i Cemâl’in vücûb-u vücûduna ve bekāsına ve vahdetine şehâdet eden kat‘î bir burhândır.”
Evet nasıl ki; her yıl ağaçlar yaprak döker, kurur, ölür ama baharda tekrar dirilir. Bu da gösteriyor ki onları yaratan kudret, kendisi değişmeyen ve sonsuz olan bir Zât’a aittir. Mesela gece ve gündüzün, mevsimlerin değişimi, maddelerin halden hale dönüşümü gibi döngülerdeki sistemli değişim, Allah’ın sonsuz güzellikteki sanatını gösterdiği gibi, sürekli tecellî eden bir yaratıcının varlığını da gösterir. Yani mevsimlerin dönüşümü, gündüz ve gece değişimi, topraktan çıkan binlerce çeşit bitkinin tekrar tekrar yaratılması, vb. gibi muazzam dönüşümler, bütün bu fiillerin sonsuz bir Kudret sahibinin işleri olduğunu gösteriyor.
“Ve kezâ, senevî inkılâblarda, müsebbebât ile esbâbın birlikte ölüm ve zevâlleri ve sonradan ikisinin yine birlikte iâdeleri, esbâbın da müsebbebât gibi âciz masnû‘lardan ve mahlûklardan olduğuna delâlet ettiği gibi; bu masnûât ve mevcûdâtın bir Zât-ı Vâhid’in müteceddid bir san‘atı olduğuna da şehâdet ederler.”
Ayrıca kâinatta görüyoruz ki; sebepler (güneş, yağmur, toprak, vb.) ve sonuçlar (çiçek, meyve, vb.) birlikte yok oluyor, birlikte yaratılıyor. Bu da gösteriyor ki sebep, sonucu doğuramaz; ikisi de Allah’ın mahlûkudur. Yani güneş ve toprak varsa ağaç olur diye düşünenlere cevaben denilebilir ki; Güneş de toprak da her yıl yenileniyor. Onlar da yaratılıyor. O hâlde yaratma gücü onlarda değildir. Hepsi sonsuz ve daimî olan Allah’ın eseridir.
Özetle; Hayat, Allah’ın birliğine delildir. (Her şey tek elden idare ediliyor ve bütün kainat hayata hizmet ediyor.) Ölüm dahi Allah’ın ezeliyetine, sonsuzluğuna delildir. (Ölenin yerine aynı şekilde yenisi geliyor.) Örneğin, bir cam parçası güneşi yansıtır fakat cam kırılsa da güneş aynen diğer camlarda yansımaya devam eder. Yine bir nehirdeki su kabarcığında yansıyan güneş, kabarcıklar değişse de yansımaya devam eder. Aynen öyle de, hayat sahibi her varlığın üzerinde tecelli eden esma-i ilahiye, o varlığın ölümünden sonra da yerine gelen yenisi ile aynen yansımaya devam eder.