Verdiğimiz vergiler zekat yerine geçer mi?
Zekat verilen kişi veya yerler:
Zekati farz kilan Cenab-i Hakk onun nereye verilecegini de kendisi tayin etmistir: "Sadakalar (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düskünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (Islâm'a) isindirilacak olanlara, (hürriyetlerini satin almaya çalisan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalisip cihad edenlere, yolcuya mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir." ( Tevbe Suresi,60.Ayet )
Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) bir hadislerinde " Bana zekat ver" diyen birisine söyle buyurmustu: "Yüce Allah zekatin verilecegi yerler hususunda ne bir peygamberin, ne de bir baskasinin hükmüne razi olmayarak, onunla ilgili hükmü kendisi verir.O, sekiz sinifa taksim etti.Eger o sekiz sinifin içinde isen sana hakkini veririm" ( Ebu Davud, Zekat:24 ; Müsned,4:169 )
Ayette ve hadiste geçen sekiz sinifi söyle açiklayabiliriz:
Fakirler ve miskinler: Hanefilere göre fakir, nisap miktari mala sahip olmayan kimsedir. Miskin ise hiçbir seyi olmayan kimsedir.Buna göre miskin, fakirden daha muhtaçdir. Safiilere göre ise, fakir hiçbir mal ve kazanci olmayan kimsedir.Miskin de, mali veya kazanci olup da geçimine kafi gelmeyen,yani gideri gelirinden fazla olan kimsedir.Buna göre fakir miskinden daha muhtaçdir.
Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) de bir hadislerinde miskinle ilgili olarak söyle buyurmustur: "Miskin, bir iki hurma veya bir iki lokma ile geri çevrilen degildir.Asil miskin, insanlardan bir sey istemedigi için onlar tarafindan durumu bilinmeyen, bu sebeple kendisine bir yardimin yapilmadigi kimsedir." ( Ebu Davud, Zekat:24 ; Buhari,Zekat:53 ; Müslim, Zekat:101 )
Zekat Memurlari: Zekat mallarinin toplanmasi, korunmasi, hesaplarinin tutulmasi ve layik olanlara dagitilmasi için devlet baskani veya yetkili kildigi kimse tarafindan görevlendirilen kisidir.Bu, çalisma karsiliginda alinan bir ücret oldugundan, zekat memurunun zengin olmasi zekattan hisse almasina engel degildir.
Müellefe-i kulub: Müellef-i kulub, gönülleri Islama isindirilanlar demektir.Bunlardan bazilari yeni Müslüman olmus inançlari zayif olan kimselerdir. Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) Islama isinmalari ve Müslümanlara zarar vermemeleri için onlara zekattan pay vermistir.Mesela Uyeyne bin Hisn ile Akra bin Habis, Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) 'nin bu gaye ile hisse verdigi kimselerdendi.
Fakat Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer (r.anhüm) müellefe-i kuluba zekat vermemislerdir. Hz.Ömer(r.a), zekattan hisse isteyen Uyeyne bin Hisn ve Akra bin Habis'e "Resulullah (s.a.v) kalplerinizi Islama isindirmak için size hisse veriyordu.Artik Allah, dinin güçlendirmistir.Müslüman kalmaya devam ederseniz ne ala, aksi takdirde bizimle sizin aranizda kiliç vardir" demistir.
Hanefiler, müellefe-i kuluba zekat verilmeyecegi görüsündedir.Alimlerin çogunluguna göre ise, müellefe-i kuluba ihtiyaç aninda günümüzde de zekat verilebilir.Safiilere göre kafir olanlara zekat verilmez.
Köleler: Efendisiyle hürriyetine kavusmak üzere anlasan küleler de, kendilerine zekat
verilmesi gereken gruplardan birisidir.Bu da dinimizin insanlarin kölelikten kurtulmasi için gösterdigi gayretlerden birisidir.
6. Borçlular: borcu olan ve borcundan başka nisap miktari mala sahip olmayan kimsedir.
7. Allah yolunda cihat edenler: Allah'in dinini ve dince mukaddes tanina seyleri korumak,
Allah'in ismini yüceltmek için mücadele eden kimselerdir.Bunu sadece maddi cihad olarak anlamamak gerekir.Manevi cihad edenlere de zekat verilir.
Ayet-i kerimede geçen ve "Allah yolunda harcanma" olarak tercüme edilen "fi sebilillah" ifadesi, mutlak ve umuni olarak zikredilmistir.Bu tabir bazi fikih kitaplarimizda her ne kadar silahla cihada katilan gazilere ve yolda kalan hacilara tahsis edilmisde de ,tefsirlerde ve güvenilir fikih kitaplarimizda meseke daha genis olarak ele alinmistir.Mesela Hanefi mezhebi alimlerinden Imam Kasani, Bedaiu's-Sanai isimli meshur eserinde bulunan ilgili olarak söyle der: "Allah yolunda olanlardan maksat, Allah'a yaklastiran herseydir.Eger ihtiyaç varsa bu manaya, Allah'a itaat yolunda çalisan herkes ile bütün hayir yollari girer."
"Fi sebilillah tabiri umumidir" diyen Fahreddin Razi, bu tabiri söyle açiklar."Fi sebilillah tabiri sadece gazilere mahsus degildir. Zekat bütün hayir yollarina verilebilir. Ölülerin techiz ve tekfini, kale ve cami yapimi da bu tabirin içine girer." ( Tefsir-i Kebir, 16:113 )
Elmalili Hamdi Yazir da, zekatin mücahidlere cihat malzemesi alinmak üzere sarfedilebilecegini söyler. (Hak Dini Kur'an Dili, 4:2581 )
8. Yolcular: Parasizlik sebebiyle yolda kalmis olanlardir. Memleketlerinde zengin olsalar dahi böylelerine zekat verilir.
1. Zekat olarak verilen malın, fakirin mülküne geçirilmesi,
2. Dolambaçlı yollarla dönüp dolaşarak tekrar verenin cebine girmemesi,
3. Tam manasıyla muhtaçlara bir yardım olması. (Camiu's-Sağir)
Yukarıda zekatın yerine gelmesi için üç şart saymıştık.
Bu şartlardan birisi, zekatın fakirlere mülk edilmesiydi. Vergiler devletçe muhtaç kimselere dağıtılmak üzere zekat niyetiyle alınmamaktadır. Vatandaşlardan vergi toplayan devlet, bu paralarla Müslim, gayri Müslim, zengin-fakir ayırımı yapmaksızın halka çeşitli hizmetler yapmaktadır. Bu âmme hizmetlerinden zengin de faydalandığına göre, vergiyi zekat sayarsa, verilen zekatın bir kısmını verince, geriye alınmasını caiz görmemiz lazımdır ki, bu da zekat hükümlerine aykırıdır.
Sonra ticaret ve iş adamları devlete ödedikleri vergileri masraf olarak kaydetmekte, ticareti ile meşgul oldukları veya imal ettikleri malların satış fiyatlarına eklemektedirler. Misal olarak, gümrük vergilerini alırsak, ithalatçı tüccar malım gümrükten geçirirken devlete ödediği vergiyi o malı satarken, fiyatına katarak müşteriden geri almaktadır. Demek ki burada, gümrük vergisini ödeyen, görünüşte her ne kadar ithalatçı tüccar ise de, gerçekte gümrükten geçen malı satın alıp kullanan müşteridir. Tüccar, aslında kendi kesesinden hiç bir şey ödüyor değildir ki, bunu zekat sayabilelim. İşte bu mahiyeti yüzünden ve fakirin mülkiyetine geçirilmeyip istediği gibi kullanmak üzere devletin eline verildiğinden dolayı vergi zekat yerine geçmez. (Camiu's-Sağir)
Ayrıca;
Vergi bir vatandaşlık görevidir; zekât ise dinî bir yükümlülüktür. Ayrıca zekât ile vergi; mükellefiyet, temel gaye, oran, miktar ve harcanacağı yerler (Tevbe, 9/60) bakımından birbirinden farklıdır. Bu itibarla, devlete ödenen vergiler zekât yerine geçmez. Zekâtın ayrıca verilmesi gerekir (Karadâvî, Fıkhu’z-zekât, II, 1118; İslam Ticaret Hukukunun Günümüzdeki Meseleleri, (Sonuç Bildirileri) s. 996).