RİSALE-İ NUR

27.11.2018

7275

"Ubudiyet mukaddeme-i mükâfat-ı lâhika değil belki netice-i nimet-i sabıkadır."

  1. Söz'de geçen ilgili cümleyi, devamıyla birlikte izah eder misiniz?

* *

**** ****

27.11.2018 tarihinde sordu.

Cevap

Ey nefis! Ubûdiyet, mukaddeme-i mükâfât-ı lâhika değil, belki netice-i ni‘met-i sâbıkadır. Evet, biz ücretimizi almışız. Ona göre hizmetle ve ubûdiyetle muvazzafız. Çünkü ey nefis! Hayr-ı mahz olan vücûdu sana giydiren Hâlik-ı Zülcelâl, sana iştihâlı bir mide verdiğinden, Rezzâk ismiyle bütün mat‘ûmâtı bir sofra-i ni‘met içinde senin önüne koymuştur.

Kulluk ve ibadetler, ileride verilecek bir mükâfatın öncülü değil; daha önce peşin olarak verilmiş sayısız nimetlerin bir sonucu ve şükrüdür. İnsan çoğu zaman ibadeti bir karşılık bekleyerek yapar. Cennet, sevap ve mükâfat umarak. Fakat bizim yaptığımız ibadetler cennet gibi büyük bir mükafatın sebebi olamaz. Cennet Rabbimizin ihsanı ve merhametiyledir. İbadet ve kulluk geleceğin ücreti değil; geçmiş nimetlerin bedelidir. Biz ibadeti, Allah bize nimet verdiği için yaparız; karşılık beklediğimiz için değil.

İnsana verilen vücut, hayat, akıl, iman, duygular zaten Allah’ın nimetidir. Dolayısıyla Allah’a ibadet etmek, bu nimetlerin karşılığı olan bir şükür borcudur. Mesela varlık, başlı başına en büyük nimettir. Allah bize “vücut elbisesi” giydirmiştir, yani bizi yokluktan varlık sahasına çıkarmıştır. Bu bile ibadete yeter bir sebeptir. Sonra mesela Allah bize mideyi ve iştahı vermiştir, bu da bir nimettir. Sonra, o mideye uygun olacak şekilde yeryüzünü bir sofra hâline getirmiştir. Ekmek, meyve, su, bal, süt… Hepsi Allah’ın “Rezzâk” isminin tecellisidir. Yani hem ihtiyaç hem karşılık verilmiştir ki bu da ibadeti gerektirir.

Sonra sana hassâsiyetli bir hayat verdiğinden, o hayat dahi bir mide gibi rızık ister. Göz, kulak gibi bütün duyguların, eller gibidir ki, rûy-u zemîn kadar geniş bir sofra-i ni‘meti, o ellerin önüne koymuştur.1 

İnsan sadece beden olarak değil, ruh ve duygularıyla da rızık ister. Nasıl ki mide rızka muhtaçtır, hayat dahi bazı ihtiyaçlara düçardır. Yani sadece yemek içmekle değil, manevî gıdalarla da beslenmeye ihtiyaç vardır. Mesela kalp sevgiyi ister, akıl bilgiyi ister, vicdan merhameti ister.
Bu da gösterir ki, insan sadece bedeniyle değil, ruhu ve kalbiyle de ibadete muhtaçtır. Her duyu organımız bir tür manevî el gibidir ve önüne kurulan sofralara ve nimetlere uzanır. Göz, güzellikleri “görme” nimetiyle beslenir. Kulak, seslerle, Kur’an’la, hayvan ve bitkilerin huzur veren nidalarıyla beslenir, zihin, bilgiyle beslenir, kalp, sevgiyle ve imanla beslenir. Yani Allah, sadece mideye değil, her duyguya uygun sofralar kurmuştur.

Ayrıca bakınız;

https://risale.online/soru-cevap/cennete-ibadetlerle-girilmez

https://risale.online/soru-cevap/cennet-icin-ibadet

https://risale.online/soru-cevap/duanin-kabulu

  1. Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 150


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız