Soru

Ubudiyet Mukaddemei Mükafatı Lahika Değil

24. Sözün 5. Dalının ikinci Meyvesinde geçen "Ey nefis! Ubudiyet, mukaddeme-i mükâfat-ı lâhika değil, belki netice-i nimet-i sâbıkadır. " ifadesini genel olarak anlamaktayız.

Fakat cümlenin tam olarak çevirisini yapamıyoruz.

Bu cümlenin izahını yapabilir misiniz?

Tarih: 27.11.2018 19:47:34
Okunma: 6633

Cevap

“Ubudiyyet mukaddeme-i mükafat-ı lahika değil belki netice-i nimet-i sâbıkadır”  yani Allah'a karşı ibadet etmek, kulluk etmek, itaat etmek sonradan verilecek olan bir mükafatın başlangıcı değil, hiç şüphesiz önceden verilmiş olan nimetlerin bir sonucudur.”

Yani, Ey insan bilki!

Cenâb-ı Hakk’ın senden istediği ibadet vazifesi, sana vereceği mükafatlar için değildir. Sana evvelce verdiği nimetlerden dolayı kulluk vazifesi istenilmiştir. Çünkü biz ücretimizi peşinen almışız ve halen de nimetlerden almaya devam ediyoruz. Aldığımız ve almaya devam ettiğimiz nimetlerden dolayı ubudiyetle yani kullukla vazifeliyiz.

Burada ibadeti, kulluğu tam orta da tutarsak öncesi ve sonrası olarak iki ayrı zaman düşünebiliriz.

Birincisi biz dünyaya geldiğimizde daha kulluğa ve ibadete başlamadan, bize öncesinde verilmiş olan hayat, vücut, insan olma gibi sayısızca nimetlerin olduğunu görürüz.

İbadet ve kulluğa mükellef olduğumuz yaştan sonra başlayıp vefat edinceye kadar devam eden bir kulluk sürecini yaşarız. Tabi bu süreçte de Allah'ın bize verdiği sayısız nimetler de devam etmektedir. Bu kulluk süreci bittiğinde kişi kendisine önceden verilmiş olan nimetlerin karşılığını ödemeye gayret etmiştir. Fakat bu borcu ödeyememiştir ve asla ödeyemez de. Çünkü insan ebedi olarak her anını ibadetle  geçirse bile Allah'a karşı olan borcunu ödeyemez. Bu yüzdendir ki cennet lütf-u İlahi, cehennem ise adl-i İlahidir. Hiç kimse cenneti kendi iradesi ve amelleri ile kazanamaz. Onu ancak Rahman ve Rahim olan Cenâb-ı Hak lütfundan, fazlından ve kereminden ihsan edecek.

İşte bundandır ki ibadetlerimiz ve amellerimiz sonradan verilecek olan mükafatların bir karşılığı değil; önceden verilmiş olan nimetlerin bir sonucudur.

Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuşlar:

“Hiç kimse amel ve ibadeti sayesinde cennete giremez” deyince; Sahabe-i Güzin şaşırmışlar ve Peygamberimize (sav): Siz demi Ya Resulallah?

Peygamberimiz; “Evet bende. Meğerki Rabbimin lütfu imdada yetişe.” diye cevap vermiş.

Daha sonra “Allah beni de rahmet ve fazlına gark etmiştir. Şayet beni (sav) ve İsa’yı (as) şu iki parmağın yaptığından dolayı kınasaydı bizi helak ederdi.” demiştir.

“Allah’ın rahmet ve fazlı beni bürümedikçe ben de cennete giremem. Yaptığım ameller beni de kurtaramaz.”


Yorum Yap

Yorumlar