Tevbe suresini okuduğumuzda tövbe etmiş olur muyuz?
“Bilmediler mi ki, kullarından tevbe'yi kabûl eden ve sadakaları alan şübhesiz ancak Allahdır; Tevvâb (tevbeleri çok kabûl eden), Rahîm (kullarına çok merhamet eden)de ancak Allah'dır.”[1] Sure 104. Âyetinde bulunan tevbe kelimesi sebebiyle bu adı almıştır. İlk kelimesi “berâe” olduğu için Berâe süresi diye de meşhur olmuştur. Ayrıca bu süre Muhziye, Kadime, Fâdıha gibi isimlerle de anılmıştır.
Sürede yer alan başlıca konular şunlardır:
Her ne kadar ismi Tevbe olarak geçsede konusu itibarıyla muhtelif konulara değinen bu sure Rabbimiz surenin 104. Âyetinde Tevvâb (tevbeleri çok kabûl eden) olduğunu biz kullarına bildirmekte ve kötülüklerden samimi pişmanlık duyanların tövbelerinin kabul edeceği müjdesini bizlere haber vermektedir. Dolayısıyla burada tövbeye teşvik söz konusu. Elbette amelleri kabul edecek yüce Rabbimizdir. Belki halis ve samimi niyetle okunan âyetleri tövbe niyetiyle kabul eder. Lâkin bizler âyet ve hadislerin bildirdiği üzere ortaya çıkan tövbe şartlarını dikkate alarak bu hususta Rabbimizin razı olacağı bir tövbe ile O’na niyazda bulunabiliriz.
Şöyle ki Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm'de tövbe hakkında bizlere nasuh tövbesini emr etmektedir. “Ey iman edenler! (Samimi bir tevbe olan) Tevbe-i Nasuh ile Allah’a tevbe edin! Olur ki Rabbiniz, sizin kötülüklerinizi örter ve Allah, peygamberi ve onunla beraber iman edenleri utandırmayacağı bir günde, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar! Onların nuru önlerinde ve sağlarında koşar (da): “Rabbimiz! Nurumuzu bize tamamla ve bize mağfiret eyle! Şüphesiz ki sen, her şeye hakkıyla gücü yetensin!” derler.”[3]
Nasuh Tevbesi için bakınız:
https://risale.online/soru-cevap/nasuh-tevbesi
[1] Tevbe, 104
[2] Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları “Kur’ân Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir c2, s717”
[3] Tahrîm,8