Bazıları “Sadece Kur’an yeterlidir.” diyorlar. Acaba sünnet olmadan sadece Kur’an yeterli midir?
İlk bakışta doğru gibi görünen bu gibi sözler dikkatli bir şekilde incelendiğinde bilerek veya bilmeyerek sünnetten uzaklaşmaya veya uzaklaştırmaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Önce hadislere şüphe ile yaklaşılmakta; sonra hadisleri kabul etmeme durumu söz konusu olmakta; daha sonra sünnetten ve dolayısıyla Peygamberimizin nurundan uzaklaşılmaktadır. Hadislerden ve sünnetten uzaklaşan bir kimse de dolayısıyla Cenab-ı Hakk’tan uzaklaşmaktadır.
Tam bu noktada sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Dikkat edin! Bana (Allah tarafından) kitap verildi ve onunla beraber bir misli (sünnet) de verildi.Çok geçmez, koltuğu üzerinde, karnı tok birisi ‘Sizin için bu Kur’ân yeter. Onda neyi helâl bulduysanız, helâl kabul edin. Neyi de haram bulduysanız, onu da haram kabul edin.’ diyecek (ve hadislerimi inkâr edecek).” (Tirmizî, Ebû Dâvûd) Diğer bir hadislerinde de “Size iki şey bıraktım ki, onlara sarıldığınız müddetçe sapıtmazsınız. Onlardan biri Allah’ın Kitâb’ı, diğeri de onun Resul’ünün sünnetidir.” (Muvatta) buyurmuştur. Dikkat edilirse Peygamberimiz (a.s.m) Kur’anla birlikte sünnetin de gerekli olduğunu vurgulamıştır.
Bizler Cenab-ı Hakk’ı, Kur’andaki hakikatları, İslam’a ve imana dair her şeyi Peygamberimizden(a.s.m) öğreniyoruz. Matematik gibi bir dersi dahi kendi başımıza, sadece kitaptan bakarak öğrenemiyoruz. Bir hocadan ders alıyoruz. Bunun gibi birçok işlerimizde işin ehline başvuruyoruz. İşte Kur’an’ı anlama noktasında işin ehli Peygamberimiz (asm)’dır. Onun izahları ve uygulamaları olmadan Kur’anı ve Allah’ın razı olduğu şeyleri gereği gibi anlayamayız. Mesela Kur’an’da namaz emredilmiş ama nasıl kılınacağı izah edilmemiştir. Namazın nasıl kılınacağını bize Peygamberimiz (a.s.m) öğretmiştir.
Netice olarak dinimizin iki ana kaynağı vardır. Onlar da Kur’an ve onun açıklayıcısı olan sünnet-i seniyyedir.