"Semavat ve arz ve cibal tedehhüş etmişler. Farazi bir şirkten korkmuşlar" cümlesindeki "farazi şirkten" kasıt nedir?
Enenin iki yönü vardır. Bir tarafı hayra bakar diğer yönü ise şerre bakar. Ene Allah’ı göstermekle bir mana ifade eder. Kendi zatında bir değeri yoktur. Allah’ı tanımaya çalışırken de insan enede bulunun özellikleri farazi olarak kullanır. Ene zaten kendisi bir ölçü aleti gibi başkasının varlığını bildirir. Fakat eneye müstakil bir vücud verip kendisindeki ölçücüklere kendisi sahiplenirse “ben de varım” derse şirke düşer. İşte bütün şirklerin kaynağı enenin Allah ile olan ilişkilerinin kesilmesidir. İstiklaliyet iddia etmesidir. Kul olduğunu unutmasıdır. Mesela kendisini farazi olarak malik görür. Ta ki Malikü’l mülk olan Allah’ın Malikiyetini anlasın. Kendisini farazi olarak terbiye edici görür. Ta ki Allah’ın Rablığını anlasın. Farazi olarak “bunu ben yaptım” der ta ki Allah’ın kudretini anlasın. İşte Allah'ı, isim ve sıfatlarını tanımak için yapılan hayali ve farazi olan (malikiyet, rububiyet, kuvvet sahibi olmak gibi) düşüncelerden bile melekler korkmuşlar. Dehşete düşmüşler. Farazi şirkten kasıt budur. Yoksa en büyük günah olan "şirk farazidir" demek değildir. Gerçekte şerik yoktur. İnsanların Allah’a koştukları Bütün ortaklar hayalidir. Hiç bir hakikatleri yoktur. Fakat şirk koşmak günahı vardır. En büyük günahtır. Affa kabiliyeti de yoktur. Yukarıda anlatılan farazi şirk, gerçekte şirk koşmak günahı değildir.