Soru

Kolayca Keramet Olamaz

"Bir hadise, eğer imkân-ı aklî dairesinde olmazsa reddedilir; imkân-ı örfî dairesinde olmazsa dahi mucize olur, fakat kolayca keramet olamaz" cümlesinde "kolayca keremet olamaz" ifadesini nasıl anlamalıyız?

Tarih: 3.09.2020 02:10:56
Okunma: 1118

Cevap

“Bir hadise, eğer imkân-ı aklî dairesinde olmazsa reddedilir; imkân-ı örfî dairesinde olmazsa dahi mucize olur, fakat kolayca keramet olamaz” (Lemalar 12. Lema 2. Nokta osmn.64)

Bir hadise imkan-ı örfi sınıfına(kategorisine) dahil değilse buna mucize denir. Yani mucizeler imkan-ı örfi dairesinde değildir. Çünkü imkân-ı örfi dairesinde gerçekleşen olayların benzerleri tarihte ya olmuş veya olabilirlik ihtimali taşımaktadır. Yani genel olarak kerametlerin bir benzerlerinin başkaları tarafından da yapılabileceğini düşünebiliriz. Mesela Seyyid Ahmed Bedevi (ra) ın 40 gün kadar yemek yememesini biz keramet olarak değerlendiririz. Aynı şekilde buna benzer Londra hapishanesinde bir adamın 70 güne kadar hiçbir şey yemeden hayatta kalmayı başardığını da duyabiliyoruz. Seyyid Ahmed Bedevi’nin(ra) bu halini Allah’ın bir lütfu bir ikramı ve bir yardımı olarak görürüz. Fakat buna benzer bir harikalığı başkaları çeşitli çalışmalarla elde edebilirler. Bu, onların çalışmasına binaen Allah’ın(c.c) dünyada iken verdiği bir karşılıktır.

Evliyaların kerametlerinde sebeplerin varlığı zayıf ve az görünürken diğer insanların çalışarak veya bir yeteneklerini kullanarak elde ettikleri özellikler de sebepler daha açık ve zahir olabilir. Yani evliyaların kerametlerinde Allah’ın (c.c) lütfu ve bereketi daha açık görünürken, sebeplerin tesiri zayıf kalır. Fakat diğer insanların yetenekleri ile elde ettikleri başarılarda sebepler daha belirgin olarak Allah’ın lütfuna ve ihsanına gölge olurlar. O’nun kudretinin görünmesine engel teşkil ederler. Allah (c.c) evliyaların kendilerini dine adamalarından dolayı bazen onların bu samimi hallerine binaen keramet ihsan eder. Onların bu fedakarlıklarına karşı Allah onlara kerameti bir lütuf olarak ihsan eder. Aynen bunun gibi de imkan-ı örfi dairesinde vücuda gelen kerametlerde sebeplerin varlığı hissedilirken, imkan-ı örfi dışında onun üstünde cereyan eden mucizeler de ise sebeplerin tesiri hissedilemeyecek kadar zayıftır. Veya mucizelerde sebeplerin zahiren görünmesi mucizenin meydana gelmesinde tesirleri de vardır manasına gelmez. Sebeplerin zahiren görünmesi bir imtihandır fakat neticeye tesir edecek kadar da gölge edemez. Çünkü mucizeler hiçbir sebebe dayandırılacak kadar basit olarak meydana gelmez. Ancak Allah’ın kudreti ile tüm sebepleri (tüm fizik vb. kuralları) ortadan kaldırılması ile vuku bulur.

Genel olarak bir veli zatın gösterdiği kerametlerde insanlar birçok bahane bulup sebeplere dayanırken mucizelerde bunu yapmaları nerede ise imkânsız hale gelir. Mesela, Peygamberimizin on parmağından su akıtmasını hangi sebepe isnad edebiliriz. Ve genel olarak bu mucizelerin peygamberler dışında bir emsaline rastlanılmaz.

Bu yüzden kerametleri imkân-i örfi sınıfına dahil edebiliyorken mucizeyi bu sınıflandırmanın dışında tutmalıyız. Mucize imkân-ı örfi sınıfında değildir. Çünkü mucizeler adından da anlaşılacağı üzere insanlığı aciz bırakacak, bir benzerinin asla yapılamayacağı insan üstü olay ve hadiselerdir. Bu da ancak peygamberlere mahsustur. Allah (c.c) dilediği peygamberine bu mucizeleri verir. Mesela ayın ikiye yarılma hadisesi bir benzeri olmayan veya aklen olma ihtimali bulunmayan, saf bir imanla hiçbir şüpheye yer bıraktırmayacak kadar harikulade bir olaydır. Yani bu mucizeleri duyup iman ettiğimizde peygamberler dışındaki insanlardan bu hadiselerin sudur edeceği ihtimalini bile düşünmeyiz, bunun için de bu hadiselere “mucize” deriz. Yani imkani örfi sınıfında olmayan bir hadisenin adı “mucize”dir.

“Kolayca keramet olamaz” derken “mucize, taşıdığı yüksek vasıflar ve ulaşılmaz şartlar dolayısıyla, imkân-i örfi de vuku bulan kerametler gibi değerlendirilemez” demektir. Herhangi bir olaya fikri açıdan çok zorlanmadan keramet diyebilsek de mucize için de aynı şekilde yorum yapamayız. Çünkü mucizenin taşıdığı şartlar çok ender ve emsalsizdir. Kerametin ise birçok emsali bulunabilir. Bunun için keramete ait özellikler başka olaylarda da gözükebildiği için birçok olayı keramet olarak değerlendirmek mümkün olabilir. Yani bir olayın keramet olarak vasıflandırılması için gerekli şartlar daha geniş daha basit ve daha kolay bulunulabilir olduğu için birçok olaya kolayca “şu olay keramettir” diyebiliriz. Fakat mucize içinse keramet gibi kolayca “mucize” diyemeyiz. Çünkü mucizelere kolay kolay rastlanmaz. Mucizenin meydana gelmesi tamamen maddi sebeplerin dışındadır. Hiçbir mucize maddi sebeplere isnad edilemez.

Meydana gelen mucizelere herhangi bir şekilde basit olarak veya kolay kolay keramet gibi meydana gelmiş diyemeyiz. Çünkü mucizedeki netice, sebeplere isnad edilemeyecek derecede büyüktür. İmanlı bir insan bu mucizelere kolay kolay kerametin taşıdığı şartlar gibi bakamaz. Çünkü böyle bir neticenin meydana gelmesi ancak büyük bir kudretin tüm sebepleri susturmasıyla olabilir. Bu da insan takatinin fevkindedir. Fakat keramet için aynı şeyleri söylemek mümkün değildir. İnsanlar kerameti bazı sebeplere isnad etse de aynısını mucize için söyleyemez. Kerametlerin bir benzerinin veli olmayan başka şahıslarda da zuhur etmesi onun hakkında “kolayca keramet" ifadesinin kullanılmasına sebep olmuştur. Bir olayın keramet olduğunu tesbitte zorlanmadan, gayet kolay bir şekilde bu keramettir denilebilir. Bunun için bir olaya keramet demek daha kolay iken aynı tavrı mucize için gösteremeyiz. Ona kolayca keramet gibi gelişme göstermiştir diyemeyiz. Herhangi bir olay kolayca keramete ait şartları taşısa da “mucize” şartlarını taşıması daha çok zordur. son olarak nübüvvetin nurundan istifade eden bazı veli zatlar mucizeye benzer bazı kerametler göstermişlerdir.

 

lütfen ilgili linke de bakınız.

https://www.risaleonline.com/soru-cevap/imkan-i-orfi-dairesi-ve-keramet


Yorum Yap

Yorumlar