Sorular

3.960

Allah'ın Varlığını ve Birliğini İspat Eden Risaleler

Risale-i Nur külliyatının en temel konusu tevhittir. Yani Allah'ın varlığını ve birliğini ispattır. Bundan dolayı pek çok risalede hem Allah'ın varlık delilleri hem de birlik delilleri detaylı olarak izah edilmektedir. Zira Allah'ın varlığı ve birliği meselesi, birbirini gerekli kılan ve tamamlayan meselelerdir. Bu nedenle Risale-i Nur'da hem Allah'ın varlığı hem de bir olup hiçbir ortağı bulunmadığı hakikatleri aklî ve mantıkî delillerle izah ve ispat edilir.Başka bir husus ise; mesela 10. Söz Haşir risalesi olup, haşiri yani ahiret hayatını iki kere iki dört eder derecede izah ve ispat eder. Ancak bu risalede aynı zamanda Allah'ın varlığı da ispat edilir. Zira ahiret hayatını yaratacak olan Allah, ahiretin vücudunu gerekli kılan ise Allah'ın güzel isimleridir.  Yine 31. Söz Miraç Risalesi, Hz. Peygamber'in (sav) semâvât âlemlerini görüp nihayette Allah ile perdesiz görüşmesini ispat eden bir risaledir. Yine bu risalede, Allah'ın varlığı ve birliği de ispat edilir. Çünkü Sevgili Peygamberimiz (sav) o gece Allah ile görüşmüştür.Bu örneklerde olduğu gibi, Bediüzzaman Hazretleri iman esaslarını ve Kur'ân hakikatlerini izah ederken Allah'ın varlığına ve birliğine her daim vurgu yapıp izahlar getirir. Çünkü tevhit esası olmadan hiçbir iman meselesi anlaşılamaz ve anlatılamaz.Bu genel açıklamanın ardından Risale-i Nur külliyatında Allah'ın varlığı ve birliği konusunu öncelikli olarak izah ve ispat eden risalelerden bazılarını aktaracak olursak;7. Şuâ, Âyetül Kübra Risalesi23. Lem'a Tabiat Risalesi33. Mektup Pencereler Risalesi23. Söz2. Şuâ20. Mektup32. Söz, 1. Mevkıf22. Söz, 2. MakamAyrıca BakınızAllah'ın Varlığını İspat

1.856

Şeriatın Bir Hükmünü Reddetmek Kişiyi Küfre Sokar mı?

Şeriat, Yüce Allah'ın (cc) kulları için belirlediği dinî ve dünyevî hükümlerin tamamıdır. Başka bir ifadeyle, İslam dininin temel kaynakları olan Kur'an, sünnet ve icmâ (âlimlerin dinî konularda fikir birliği) ile sabit olan kesin hükümlerdir.Şeriatı reddeden veya istemeyen kimse, Allah'ın ve Peygamber Efendimiz (sav)'in getirdiği hükümleri reddetmiş sayılır. Bu nedenle şeriatı bilerek ve kasıtlı olarak inkâr eden kişi “kâfir olur” ve İslam dininden çıkar. Ancak bilmeden, cehaletle söyleyen kimse günahkâr olur. Çünkü böyle biri kulaktan dolma bilgilerle konuştuğundan, sözlerini kalben tasdik etmiş sayılmaz. Burada iki mesele hakkında değerlendirme yapmak lazımdır.Birinci Mesele: İctihad ile sabit olan hükümlere Ahkâm-ı Fıkhiye denilir. Fıkhi hüküm ile müçtehidin görüşünde vaki olan hatanın İslam'a mal edilmemesi gerekir. Çünkü o görüş İslam'ın değil, kendisinin görüşüdür. Kişi ayrı, İslam ayrıdır. Bu yönden İslam'ı tenkit etmek bilgisizlikten kaynaklanır. İçtihada dayanan fıkhi hükümler üzerinde değerlendirmeler yapmak, bazı kaideleri tenkit etmek insanı küfre düşürmez. Çünkü bu kaide, o ictihadı yapan kişiye aittir.İkinci Mesele: Bu meseleyle ilgili olarak aşağıdaki iki hükmü buraya alıyoruz:Kur'an'a ve sabit olan sünnete dayanan ve tevil götürmeyen hükümleri tenkit etmek küfür ve dalalettir. İçki neden haram olsun? Tesettür neden vacib olsun? Namaz farz değildir gibi sözleri söylemek ve Allah'dan gelen şer'i hükümleri inkâr etmek küfürdür.1 Bu cümledeki hükme benzer diğer bir ifade ise şöyledir:Kur'an'ı Azime, din ve imana, peygamberlerden herhangi birine, Peygamberimiz (s.a.v)'in bir sünnetine, bir hadis-i şerife, bir İslâm mabedine -haşa-sövmek, ihanette bulunmak veya bunlardan birini hafife almak "el-iyazu billâh bundan Allah'a sığınırız" kafirliktir, derhal tevbe ve istiğfar edip imanı ve nikâhı tazelemek icap eder.2Yukarıdaki paragraflardan anlaşıldığı üzere, şeriatin herhangi bir hükmünü beğenmemek, alay etmek, şeriatı istememek, “bana lazım değildir” vb. kasıtla söylenen sözler kişiyi dinden çıkarır. Böyle bir kişi, derhal tövbe etmeli ve kelime-i şehadet getirmelidir.Ayrıca BakınızŞeriatten KorkmakŞeriat Nedir?KaynakçalarHalil Gönenç, Günümüz Meselelerine Fetvalar, Yasin Yay., İstanbul 2012, c.1, s. 25Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, Bilmen Yayınları, İstanbul ts., s. 507

16

İlim Talebelerine ve Dini Kurumlara Zekât Vermek

Zekât konusunda “temlik esası” var deniliyor. Bu bağlamda şu soruları merak ediyorum:- İlim talebesi adına vekâlet eden kişilere zekât vermenin hükmü nedir?- Zekât, bu vekile verildiğinde; ilim talebesinin yurtta barınması, ısınması veya bina giderleri gibi kalemlere harcanabilir mi?- Zekâtı vekile verdiğimizde ve bunun yurt binası yapımı ya da onarımında kullanılacağını biliyorsak, bu durum zekâtın geçerli olmasına yeterli olur mu?- Zekâtın geçerli olabilmesi için mutlaka nakdî olarak teslim etmek mi gerekir?- Yemek yedirmek zekât yerine geçer mi?