Sorular

2.860

Katılım Bankalarının Verdiği Promosyon Parasını Almak Caiz midir? 

Caiz değildir. Zira promosyon; bankaların, kişinin maaşının yatırılıp-çekilme işlemlerinden ve yatırılmasından çekilmesine kadar geçen zaman diliminde o parayı çalıştırıp kazandığı kârdan kişiye verdiği paydır.Katılım bankalarındaki çalışma sisteminde verilen promosyon parası faiz parası değildir. Fakat promosyonun caiz (helal) görülmemesinin tek nedeni sadece faiz parası olması değildir. Katılım bankalarının verdiği promosyon, İslami fıkıh kaidelerine göre "karşılığından menfaat beklenen borç" hükmündedir.Katılım bankalarının verdiği promosyon parası da karşısından menfaat beklenen bir borç hükmündedir. Yani dönem içerisinde para bankada borç olarak kalsın, banka onu işletsin, kazandığı paranın getirisinden ana paranın sahibine kâr versin. Bu ise menfaat beklenen bir karz olduğu için caiz değildir. Nitekim katılım bankaları bu parayı bütün müşterilerine vermemektir. Neden sadece kendisi ile bu anlaşmayı yapmış olduğu maaşlı kimselere vermektedir? Çünkü oradan menfaat elde etmektedir. Bunun için caiz değildir.Ayrıca bazı katılım bankaları promosyon parası vermek için -bankadan bankaya değişen- bazı şartlar koşmaktadırlar. Şu kadar yıl bu bankada kalma zorunluluğu ve otomatik ödeme talimatları vermek gibi. Bu da caiz değildir.Katılım bankalarının verdiği promosyon parasını almak caiz olmamakla birlikte, faizli muamele yapan geleneksel bankalarla aynı kefede de değildir; aralarında bir fark bulunmaktadır. Maaşın yatırılacağı banka tercih edilirken katılım bankası gibi bir seçenek/imkân varsa kesinlikle tercih edilmelidir. Yoksa maaş paraları diğer faizli bankalarda doğrudan faizli işlerde kullanılacaktır. Netice itibariyle, elde edilen promosyon parası katılım bankalarından da olsa diğer faizli bankalardan da olsa kullanılması caiz değildir.Promosyon parasının kullanım alanları için lütfen bakınız;Promosyon Parası Helal midir? Nerelerde Kullanılabilir?

5.519

Tabiat Risalesi'ndeki "Sebeplerin yaratması", "Kendi kendine oluş" ve " Tabiat yaratıyor" İddialarının Birbirinden Farkları

İlgili kısım Risale-i Nur'da şöyle geçmektedir:Birincisi: اَوْجَدَتْهُ الْاَسْبَابُ yani, “Esbâb bu şeyi îcâd ediyor.” İkincisi: تَشَكَّلَ بِنَفْسِه۪ yani, “Kendi kendine teşekkül ediyor, oluyor, bitiyor.” Üçüncüsü: اِقْتَضَتْهُ الطَّب۪يعَةُ yani, “Tabîîdir, tabiat iktizâ edip îcâd ediyor.”1 Birincisi: اَوْجَدَتْهُ الْاَسْبَابُ yani, "Esbâb bu şeyi îcâd ediyor. (Sebepler icat ediyor)"Bu görüşe göre, varlıkların meydana gelmesinde ateş, su, güneş, toprak, enzimler, yağmur ve hücre gibi varlıklar gerçek yaratıcı kabul edilir. Yani sonuç, kendi başına sebeplerden doğar. Cenâb-ı Hak devre dışı bırakılır. Mesela meyvenin oluşmasında ağacın veya toprağın yarattığı iddia edilir. Oysa sebepler sadece birer perdedir, kendi başlarına ne irade, ne ilim, ne de kudretleri vardır.İkincisi: تَشَكَّلَ بِنَفْسِه۪ yani, "“Kendi kendine teşekkül ediyor, oluyor, bitiyor. (Kendi kendine oluyor)"Bu bakış, sebepleri de inkâr etmektedir. Yani hiçbir yaratıcı yoktur, varlıklar tesadüfen kendiliklerinden oluşur der. Mesela bir insanın göz, kulak, kalp gibi son derece düzenli sistemlerle kendi kendine meydana geldiğini iddia eder. Bu ise, bir kitabın yazarsız, bir binanın ustasız, bir fabrikanın mühendissiz kendiliğinden kurulabileceğini söylemek gibi aklen imkânsız bir iddiadır.Üçüncüsü: اِقْتَضَتْهُ الطَّب۪يعَةُ yani, "Tabîîdir, tabiat iktizâ edip îcâd ediyor. (Doğa kanunları icat ediyor)"Bu görüşe göre kâinatı yöneten gizli ve şuursuz bir “tabiat kuvveti” vardır ve her şeyi o yaratır. Yani doğa kanunlarına yaratıcı özelliği yükler. Mesela çekim kanunu kendi kendine eşyayı yönetiyor, hayat veren tabiatın kendisi gibi düşünülür. Halbuki kanunlar sadece işleyişi tarif ederler, bir kanunun yaratma gücü yoktur, ancak nasıl çalıştığını açıklayabilir.Bu üç görüş arasındaki farklar:Her üçü de yaratıcıyı kabul etmeyen batıl yollardır, ancak dayandıkları iddia farklıdır:Birincisi, yaratmayı sebeplere verir.İkincisi, sebepleri de yok sayar, her şeyin tesadüfen rastgele kendiliğinden oluştuğunu iddia eder.Üçüncüsü, tabiat kanunlarına yaratıcı güç atfeder.Hepsinin ortak yönü: İlmi, iradeyi ve sonsuz kudreti gerektiren mükemmel düzeni, şuursuz ve âciz şeylere dayandırmak zorunda kalmalarıdır. Bu nedenle aklen ve mantıken tutarsızdırlar.Bediüzzaman Said Nursi, Lemalar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2013, s. 186.

4.005

Bediüzzaman Hazretlerinin Eski Said'den Yeni Said'e Geçiş Döneminde İç Dünyasında Yaşadığı Haller

Üstad Bediüzzaman 11. Lema'da; "Bu fakir Said eski Said den çıkmağa çalıştığı bir zamanda, rehbersizlik den ve nefsi emmarenin gururunan gayet müdhiş ve manevi bir fırtına içerisinde akıl ve kalbim hakaik içerisinde yuvarlandılar." diyor. Burada rehbersizlikten ifadesi akıl ve kalbim hakaik içerisinde yuvarlandılar ile neyi kasd ediyor? İzah eder misiniz?