RİSALE-İ NUR

29.05.2008

3408

Kâinattaki Büyük Unsurların Kâfirlere Kızması

Eski kavimlere gelen semavi tokatlar gösteriyor ki, yer gök ve hava gibi kâinatın büyük unsurları kafirlere karşı hiddet ediyor. Ne için böyle ehemmiyetsiz insanların ehemmiyetsiz ve şahsi günahları kâinatın hiddetini çekiyor?

29.05.2008 tarihinde soruldu.

Cevap

Küfür ve dalâlet basit bir düşünce hatası veya şahsî bir günah değildir. Bilakis, bu isyan bütün mevcûdâtı ilgilendiren, son derece büyük bir isyandır. Çünkü kâinatın yaratılışındaki en yüce maksat, Cenâb-ı Hakk’ı tanımak, O’na iman etmek, ubûdiyetle karşılıkta bulunmaktır. Her bir mahlûk bu gayeye hizmet eder. Bu gayenin merkezinde ise insan bulunur. O, kâinatın dili hükmünde bir halifedir. İnsanın imanı, bu varlık nizamıyla tam bir uyum içindedir; onun küfrü ise bu İlâhî düzeni bozan korkunç bir isyandır. Kur’ân-ı Kerîm şu ayetleri ile bu duruma vurgu yapar:

Yedi gök ile yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbîh eder. Ve O'na, hamd ile tesbîh etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat (siz) onların tesbihlerini anlamazsınız. Şübhesiz ki O, Halîm (azabda hiç acele etmeyen)dir, Gafûr (çok bağışlayan)dır. 1 

(Ben) cinleri ve insanları, ancak bana ibâdet etsinler diye yarattım! 2 

Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu ayeti şu şekilde tefsir eder:

Bu âyet-i uzmânın sırrıyla insanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi, Hâlik-ı Kâinât’ı tanımak ve ona îmân edip ibâdet etmektir. Ve insanın vazîfe-i fıtratı ve farîza-i zimmeti, ma‘rifetullâh ve îmân-ı billâhtır. Ve iz‘ân ve yakîn ile vücûdunu ve vahdetini tasdîk etmektir. 3 

Bediüzzaman Hazretlerinin beyanına göre, insanın bu fânî dünyaya gönderilmesinin hikmeti, kâinatı yaratan Rabbimizi tanımak, O’na iman etmek ve ubudiyetle kulluk vazifesini yerine getirmektir. Yani insan, sırf dünyevî lezzetler ve geçici menfaatler için değil, Rabbini tanıyıp O’na iman etmek için yaratılmıştır. Bu marifet ve iman ise, insanın fıtratındaki en yüce vazife ve en büyük mesuliyetidir. İnsan, kalp ve akıl nuruyla Cenâb-ı Hakk’ın varlığını ve vahdetini iz‘ân ve yakîn ile tasdik etmeli, ibadetleriyle bu tasdiki hayatında göstermelidir. İşte o vakit insan, yaratılış hikmetine uygun bir surette yaşamış olur.

Küfür, yalnızca Allah’ı tanımamak değil, O’nun bütün isim ve sıfatlarının kâinattaki tecellilerini inkâr etmektir. Bir kâfir “bu çiçek kendi kendine olmuş” dediğinde, gerçekte “bu güzelliği yaratan bir Allah yoktur” demektedir. Çünkü bu inkâr, sadece bir söz değildir; o çiçeğin yaratılış gayesini, taşıdığı İlâhî sanatı ve Rabbânî manayı reddetmektir. Böylece o varlığın vazifesini iptal eder, onu manasız ve değersiz bir madde gibi gösterir. Aynı şekilde, “tabiat yaptı” diyen bir insan, hakikatte Allah’ın “Hâlık”, “Musavvir” ve “Rezzâk” isimlerinin tecellilerini reddetmiş olur. Bu ise bütün mevcûdâtın şahitliğini susturmak, onların dillerinde yankılanan tesbihatı inkâr etmektir.

Bundan dolayı küfür, yalnız Allah’a karşı değil, bütün varlıklara karşı da büyük bir isyandır. Bu sebepledir ki, kâinatın unsurları, ehl-i küfre karşı gazap eder. Çünkü onlar, Allah’ın emriyle hareket eden, O’nun isimlerine ayna olan birer Rabbânî memurdurlar. Onlar kendi başlarına iş görmezler; hepsi Allah’ın kudretiyle vazife gören birer mahlûktur.

İnsan, bu İlâhî düzeni inkâr ettiğinde onların hizmetlerini anlamsız hâle getirir, vazifelerine gölge düşürür. Bundan dolayı onlar kâfirlere karşı hiddete gelirler. Küfür, onların yaratılış hikmetine saldırıdır. Bu yüzden mevcûdât, o isyana karşı gayz ve öfke duyar. Kur’ân, bu İlâhî gazabın nasıl tecelli ettiğini gösteren örnekler verir. Mesela, Kavm-i Nûh, sema ve arzın birleşip meydana getirdiği tufanla helâk olmuştur.

Bu yüzden (biz de) sağanak hâlinde boşanan bir su (bir yağmur) ile gök kapılarını açtık! Yeri de kaynaklar hâlinde fışkırttık; derken o su(lar), takdîr edilmiş bir iş (olan tûfan âfeti) için birleşiverdi. 4 

Âd kavmi, inkârları sebebiyle şiddetli bir kasırga ile helâk edilmiştir.

Amma Âd (kavmi) ise, artık (onlar da) uğultulu, şiddetli bir kasırga ile mahvedildiler! 5 

Semûd kavmi, tahammülü imkânsız bir ses ile helak edilmiştir.

Semûd (kavmin)e gelince, işte o azgın hâdise (tahammülü imkânsız o korkunç ses)ile helâk edildiler! 6 

Firavun ve ordusu, denizin taşkın dalgaları içinde boğulmuştur.

Böylece o (Fir'avun) ve askerleri o memlekette haksız yere büyüklük tasladı ve gerçekten kendilerinin bize döndürülmeyeceklerini sandılar. Bunun üzerine onu ve askerlerini yakaladık da onları denize atıverdik. Artık bak, o zâlimlerin âkıbeti nasıl oldu! 7 

Kārun ve sarayı yerin dibine batırılmıştır.

Nihâyet, onu da sarayını da yere geçiriverdik; artık Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluk da olmadı. Kendi kendini kurtarabilecek kimselerden de değildi. 8 

Bu ayetlere bakıldığı zaman, kâfirlerin ve hak yoldan sapanların şerrinden kâinâtın kızdıklarını, hava, su ve toprak unsuru gibi büyük unsurların hiddet ettiklerini ve bütün varlıkların galeyâna geldiklerini açıkça görmekteyiz. Semud ve Âd kavimlerinin inkârından hava unsurunun hiddeti ve Firavun ve kavmine karşı su unsurunun ve denizin galeyânı ve Kārun’a karşı toprak unsurunun gayzı ve öfkesi ve diğer varlıkların inkârcı ve sapkın topluluklara karşı hiddeti açıkça ifade edilmektedir.

Kâinatın hiddetinden kurtulmak isteyen insan, Kur’ân’ın dairesine girip, Resûlullah’ın sünnetine tabi olmalıdır. Çünkü iman, insanı bütün kâinatla barıştırır; küfür ise onu bütün varlığın nefret ettiği bir isyankâr hâline getirir. Mümin, varlıklarla birlikte Allah’ı zikreder, onlarla aynı tesbihi paylaşır. Kâfir ise bu tesbihatı inkâr eder, İlâhî nizama muhalefet eder. Bu sebeple, zahirde küçük görünen bir insanın şahsî günahı bile kâinatı ilgilendirir. Çünkü o günah, yalnız bir fiil değil; bir reddediş, bir isyan, bir tahriptir. İnsan imanı ile kâinat kadar kıymet kazanır; küfürle de bütün kâinatın gazabını celbeden bir zalim hâline gelir.

  1. İsra, 17/44

  2. Zariyat, 51/60

  3. Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s.95

  4. Kamer, 54/11-12

  5. Hakka, 69/6

  6. Hakka, 69/5

  7. Kasas, 28/39-40

  8. Kasas, 28/81


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Hesaplarımıza abone olun sorularımızdan ilk siz haberdar olun

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız