"Eğer nur-u iman içine girse üstündeki bütün nakışlar o ışıkla okunur. O mümin şuur ile okur ve o intisapla okutur." cümlesini açıklar mısınız?
Örnekte anlatıldığı gibi sanatkar bir insan, sanatın ölçüleriyle antika bir sanata baksa ve onun ustasını da biliyorsa gerçek değerini veya baha biçilemeyecek bir eser olduğunu söyler. Fakat antika eserin sanatkarından haberi olmayan, inceliklerden, sanattan anlamayan kaba demirci ustası baksa değerini taktir edemeyip kıymetini oldukça aşağıya indirecektir. İşte insan da Allah’ın böyle antika bir sanatıdır. İnsanın üzerinde bütün isimlerin nakışları tecelli etmektedir. Bütün aleme küçük bir model olabilecek şekilde yaratılmıştır. Bu antika eser olan insanın gerçek değeri ancak imanın nuruyla, gözüyle, ölçüleriyle bakılırsa anlaşılabilir. Şuurlu bir şekilde okunursa görülebilir. Gaflet olmazsa farkına varılabilir. Yani “ben ve benim üzerimdeki bütün nakışlar alemlerin yaratıcısı olan Allah’a aittir. (Çünkü bu münasebeti-alakayı kurmak değeri bir anda arttırır.) ben onun eseriyim. Onun mahlukuyum. Bende gördükleriniz hep onun rahmet ve ikramının neticesidir” gibi manaları anlamak ve başkalarına anlatmaktır. Aidiyet duygusuyla nereye intisap ettiğini bilmektir ve göstermektir. İnsanın şerefi de aid olduğu yere göre değişebilir.
Burada önemli olan bir incelikte müslümanın şuurlu olması. Tefekkürü bırakmaması. Aksi taktirde imanın bu noktada tesiri zayıf kalabilir veya olmaz.