Eski Said (1877-1921)
Bediüzzaman Hazretleri hayatını iki döneme ayırır. Ömrünün ilk 44 senesini “Eski Said” ve 45 yaşından itibaren geri kalan yaklaşık kırk senesini ise “Yeni Said” olarak isimlendirir. Eski Said döneminde; toplum hayatına aktif bir şekilde katılan, siyasete giren, gazetelerde ilmî ve siyasî konularda makaleler yazan gayet hareketli ve meşhur bir İslam âlimidir. Bu dönemi Bediüzzaman Hazretleri şöyle anlatır:
Bitlis vilâyetine tâbi Nurs köyünde doğan ben, talebe hayatımda rastgelen âlimlerle mücâdele ederek, ilmî münakaşalarla karşıma çıkanları inâyet-i İlâhiye ile mağlûp ede ede İstanbul'a kadar geldim. İstanbul'da bu âfetli şöhret içinde mücadele ederek, nihayet rakiplerimin ifsadatıyla, merhum Sultan Hamid'in emriyle tımarhaneye kadar sürüklendim. Hürriyet ilânıyla ve 31 Mart Vak'asındaki hizmetlerimle İttihad ve Terakki hükümetinin nazar-ı dikkatini celb ettim. Camiü'l-Ezher gibi, "Medresetü'z-Zehrâ" namında bir İslam üniversitesinin Van'da açılması teklifiyle karşılaştım. Hattâ temelini attım. Birinci Harbin patlamasıyla talebelerimi başıma toplayarak gönüllü alay kumandanı olarak harbe iştirak ettim. Kafkas cephesinde, Bitlis'te esir düştüm. Esaretten kurtularak İstanbul'a geldim. Dârü'l-Hikmeti'l- İslamiyeye âzâ oldum. Mütareke zamanında, istilâ kuvvetlerine karşı bütün mevcudiyetimle İstanbul'da çalıştım. Millî hükümetin galibiyeti üzerine, yaptığım hizmetler Ankara hükümetince takdir edilerek Van'da üniversite açmak teklifi tekrarlandı.1
Yeni Said (1921-1960)
Yeni Said döneminde ise, tam aksine, toplum hayatından çekilen, şöhretten uzak duran, siyaseti ve gazete okumayı terk eden, fakat bu arada yazdığı eserlerle perde altından insanların imanını kurtarmaya çalışan, ilmiyle küfre karşı manen cihad eden büyük bir manevî mücahid olarak karşımıza çıkar. Yine aynı yerde bu dönemi şöyle hulasa eder:
Buraya kadar geçen hayatım bir vatanperverlik hali idi. Siyaset yoluyla dine hizmet hissini taşıyordum. Fakat bu andan itibaren dünyadan tamamen yüz çevirdim ve kendi ıstılahıma göre "Eski Said"i gömdüm. Büsbütün âhiret ehli "Yeni Said" olarak dünyadan elimi çektim. Tam bir inziva ile bir zaman İstanbul'un Yûşâ Tepesine çekildim.
Daha sonra doğduğum yer olan Bitlis ve Van tarafına giderek mağaralara kapandım. Ruhî ve vicdanî hazzımla baş başa kaldım. ‘Eûzü billahi mineşşeytani vessiyase’ yani, ‘Şeytandan ve siyasetten Allah'a sığınırım’ düsturuyla kendi ruhî âlemime daldım. Ve Kur'ân-ı Azîmüşşânın tetkik ve mütalâasıyla vakit geçirerek ‘Yeni Said’ olarak yaşamaya başladım.
Fakat kaderin cilveleri, beni menfî olarak muhtelif yerlerde bulundurdu. Bu esnada Kur'ân-ı Kerîmin feyzinden kalbime doğan füyuzâtı yanımdaki kimselere yazdırarak birtakım risaleler vücuda geldi. Bu risalelerin heyet-i mecmuasına "Risale-i Nur" ismini verdim.2
Eski Said’in Yeni Said’e İnkılabının Manası
Bediüzzaman Hazretleri manen yükselerek Eski Said’in sahip olduğu manevî seviyeden çok daha yüksek makamlara çıkmıştır. Ayrıca dünyayı, siyaseti ve toplum hayatını terk ederek perde altında tamamen Kur'ân'dan alınan yeni bir hizmet metoduna başlamamıştır.
Eski ve Yeni Said'in Nazar Farkı
Bu farkı Bediüzzaman Hazretleri şöyle ifade eder:
Sana Nokta Risâlesi’ni gönderiyorum. Acîbdir ki Eski Saîd’in kuvvet-i ilmiye ile, nazar-ı aklıyla anladığı ve gördüğü hakîkatleri, senin kardeşin şuhûd-u kalbî ile, nûr-u vicdânla gördüğüne tevâfuk ediyor. Yalnız bazı cihetlerde noksân kalmıştır ki Yirmi Dokuzuncu Söz’de tekmîl edilmiş. Hususan âhirdeki remizli nükte ve o remizli nüktenin sırrı beyânında, çok hakîkatler noktada yoktur. Yirmi Dokuzuncu Söz’de vardır. Fakat birbirinden çok uzak bu iki Saîd’in aklı, kalbi, bu derece ittifâkı acîbdir.3
Yani Eski Said hakikatleri daha çok aklî deliller, ilim ve mantık yoluyla kavrıyordu. Yeni Said ise aynı hakikatleri kalbin şuhudu, vicdanın nuru ve manevî yön ile görüyor. İki farklı yol olmasına rağmen ulaştıkları sonuçların büyük ölçüde tevafuk etmesi onun nazarında dikkat çekici ve ibret verici bir durumdur. Sadece bazı ince hakikatler Eski Said döneminde eksik kalmış, onları da Yirmi Dokuzuncu Söz tamamlamıştır.
Bu konuda detaylı izah için lütfen bakınız;
Hz. Üstad’ın Yeni Said’e Geçmesinin Tam Tarihi ve Bunun Anlamı
Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2013, s. 530.
Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2013, s. 531.
Bediüzzaman Said Nursi, Barla Lahikası, Hayrat Neşriyat, Isparta 2013, s. 316.

