Sekizinci Lema'da geçen bu kısmı devamıyla birlikte izah eder misiniz?
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
Gavs-ı A‘zam, meşhur kasîdesinde sarâhat derecesinde bizlerden, yani Hizbü’l-Kur’ân’dan haber verdiği gibi, daha birkaç yerde yine işârî bir tarzda haber veriyor.
Abdulkadir Geylânî Hazretleri gayba dair işaretlerle ve kerametle dolu meşhur kasîdesinde Bediüzzaman Hazretlerinden ve Risale-i Nur Talebelerinden açık bir şekilde haber vermektedir. Bu risalenin başından itibaren o işaretler detaylı olarak izah edilmiştir. Öyle de birkaç farklı yerde işaret yoluyla Hz. Üstad’dan ve talebelerinden haber vermektedir.
Ezcümle; o kasîdenin arkasında Mecmûatü’l-Ahzâb’ın 563’üncü sahîfesinde, yine o ma‘lûm mürîdinden bahsediyor ve diyor ki:فَمُر۪يد۪ٓي اِذَا دَعَان۪ي بِشَرْقٍ اَوْ بِغَرْبٍ اَوْ غَارٍ ف۪ي بَحْرِ طَامٍ اَغِثْهُ beytinde diyor ki: “Garbda beni çağırdığın vakit, senin imdâdına yetişeceğim.”
Mesela, o meşhur kasîdesinin arkasında Mecmûatü’l-Ahzâb’ın[1] 563’üncü sayfasında yine o bilinen müridinden yani Bediüzzaman Hazretlerinden bahsederek şöyle diyor: “Müridim doğuda veya batıda ya da büyük bir denizdeki mağarada iken beni çağırdığı zaman ona yardım ederim.”
Evet doğrudur. Arabî tarih ile bin üç yüz otuz dokuzda (m. 1921), müdhiş bir buhrân-ı rûhî ve dehşetli bir heyecân-ı kalbî ve dağdağalı bir teşevvüş-ü fikrî geçirdiğim sıralarda, pek şiddetli bir sûrette Hazret-i Gavs’dan istimdâd eyledim. Bir-iki yerde bahsettiğim gibi, ‘Fütûhu’l-Gayb’ kitabı ile, duâ ve himmetiyle imdâdıma yetişti ve o buhranı geçirdim.
Bediüzzaman Hazretleri, Şeyh Geylani Hazretlerinin bu haberini doğrulamaktadır. Çünkü Hz. Üstad’ın ifadelerinden, hicrî 1339’da (m. 1921) Eski Said’den Yeni Said’e geçişi zamanında dehşetli bir tarzda ruhen bunalımlar geçirdiği, kalben manevi bir heyecan içinde olduğu ve tam bir fikir karmaşıklığı içinde akıl ve kalbinin gel-gitler yaşadığı anlaşılmaktadır. Bu vaziyette iken şiddetli bir arzu ile Şeyh Geylani Hazretlerinden manevi yardım talep etmiştir.
28. Mektub namındaki risalede açıkça ifade edildiği üzere, Abdulkadir Geylani Hazretlerinin Fütûhu’l-Gayb[2] isimli kitabı güzel bir tevafuk olarak Hz. Üstad’ın eline geçmiştir. Bediüzzaman Hazretleri, Şeyh Geylani’nin (ks) bu kitabıyla O’nun dua ve yardımına nail olarak o manevi buhran ve sıkıntıdan kurtulmuştur. Böylece Hz. Üstad’ın Yeni Said’e geçişi, bu kitap vasıtasıyla Abdulkadir Geylani Hazretlerinin manevi himmet ve yardımıyla 1921 senesinde İstanbul’da Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiye’de aza iken gerçekleşmiştir.[3]
İşte o مُر۪يد۪ي ise, bîçâre Saîdü’l-Kürdî olduğunu meşhur kasîdesinde kat‘î gösterdiği gibi, bu kasîdesinde de فَمُر۪يد۪ي ’ den murad odur.
Abdulkadir Geylani Hazretlerinin meşhur kasîdesinde “Müridim” dediği kişi Saîdü’l-Kürdî olduğu kesin olup ebced hesabıyla izah ve ispat edildiği gibi, bu kasîdesinde de فَمُر۪يد۪ي (Müridim) dediği kişi yine Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’dir.
Çünki دَعَان۪ي بِغَرْبٍ ebced hesabıyla bin üç yüz otuz dokuz (m. 1920) eder. O zaman memleketime nisbeten garb sayılan İstanbul’da idim. دَعَان۪ي بِغَرْبٍ makam-ı ebcedîsi zaman-ı istimdâdıma tevâfuk ediyor.
Çünkü دَعَان۪ي بِغَرْبٍ (Batıda beni çağırdı) ifadesinin ebced hesabıyla değeri, h. 1339 (m. 1921) etmektedir. Hz. Üstad bu tarihte memleketi Bitlis’e nisbetle Anadolu’nun batısında olan İstanbul’da bulunmaktadır. 1921 senesi; Hz. Üstad’ın İstanbul’da Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiye’de aza olarak hizmet ettiği dönemde Eski Said’den sıyrılıp Yeni Said’e geçmek için dua ve yardım istediği tarihe tevafuk etmektedir.
Hesabda اِذَا lafzı dâhil olmaz. Çünki اِذَا zamanı gösteriyor. دَعَان۪ي بِغَرْبٍ cümlesi o mübhem zamanı tâ‘yîn ediyor.[4]
Ebced hesabı yapılırken اِذَا (…dığı zaman) lafzı hesaba katılmaz. Çünkü bu ibare zamanı belirtmektedir. دَعَان۪ ي بِغَرْبٍ (Batıda beni çağırdı) cümlesi, Hz. Üstad’ın yardım istediği belirsiz ve kapalı olan o zamanı (m. 1921) belirlemekte ve tam bildirmektedir.
[1] Mecmuatü’l Ahzab; Osmanlı’nın en büyük âlim ve evliyalarından olan 1813-93 yılları arasında yaşamış Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî Hazretlerinin derlediği üç ciltlik bir dua, zikir ve evrad kitabıdır. Mecmuatü’l Ahzab’ın içine aldığı zikir ve dualar, bizzat kendine ait olmayıp İslam âleminde meşhur olan Hz. Ali, Şeyh Abdulkâdir-i Geylanî, İmam Şazelî, Şah-ı Nakşibend, Muhyiddin-i Arabî gibi zahirî ve batınî ilimlerde büyük mertebelere ulaşmış en yüksek şahsiyetlere aittir. Nakşi Tarikatinin İmam-ı Rabbanî’den sonra gelen üçüncü büyük temsilcisi olan Mevlana Halid-i Bağdadî Hazretleri tarafından, halifesi Ahmed bin Süleyman el-Evradî vasıtasıyla irşad olunmuştur. Bediüzzaman Hazretleri, Gümüşhanevî Hazretlerinin Mecmuatü’l Ahzab isimli bu dua mecmuasından çok istifade etmiştir. Bu istifadesi dolayısıyla kendilerini manevi üstadlarından sayar ve şöyle der: “Has (en seçkin) üstadlarımın dairesinde Gümüşhane'li ve Mecmuatü'l-Ahzab sahibi Hazret-i Ahmed Ziyaeddin Kuddise sırruhu…” (13. Şua)
[2] Fütûhu’l-Gayb kitabı; Abdülkadir-i Geylânî Hazretlerinin sohbet meclislerinde, tekke ve medresede yaptığı konuşmalarının, oğlu Abdürrezzâk tarafından derlenmesinden meydana gelmiş olup yetmiş sekiz bölüme (makaleye) ayrılmıştır. Fütûḥu’l-gayb’da dünya, zühd, takvâ, fakr, havf ve recâ, rızâ, teslimiyet, müridlik, müşâhede, mârifet, nefis gibi tasavvufun genel konuları halkın anlayacağı şekilde açık bir üslûpla anlatılmıştır.
[3] Bediüzzaman Hazretlerinin Abdulkadir Geylani Hazretlerinin Fütûhu’l-Gayb kitabı vasıtasıyla Eski Said’den Yeni Said’e geçişinin detaylı açıklaması, bu risalenin önceki sayfalarında geçmektedir.