Cennette günah işlemek var mı? Adem babamız ile Havva annemiz orada nasıl günah işlemişler?
Burada iki ayrı soru sormuşsunuz. İlk sorunuz olan “cennette günah işleme var mıdır” sorusunu cevapladıktan sonra “Âdem(as) ile Havva anamızın cennette nasıl günah işlemişler sorusunu cevaplayacağız inşallah.
“Cennetlikler cennette ne bir boş söz ne de günah işitmezler.” (Vâkıa, 56/25),
“Orada boş sözler ve yalan işitmezler.” (Nebe’, 78/35)
“Biz o cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak sevinç içinde karşılıklı koltuklara otururlar.” (HİCR/47)
Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.
Duydukları söz, yalnız "selam", "selam"dır. (VAKİ'A/25-26)
KISACA; Bu ayetlerden anlaşılacağı gibi cennette günah işleme yoktur. Ayetler en küçük bir yanlışın ve en küçük boş faaliyetlerin bile olmadığını vurgulamıştır. En küçük bir günaha ve yanlışa yer verilmeyen cennette elbette günahların büyüklerine de yer verilmemiştir.
Fakat burada karıştırılan bir nokta var o da cennetin ilk başta bir müddet imtihana ve tecrübeye mahal olmasından yola çıkarak, daha sonra da aynı şekilde yani günah ve imtihana tabi olacak şekilde devam edeceğini fazretmekten kaynaklanıyor. Yani yüce Rabbimiz ilk başta böyle bir tecrübe ve imtihana tabi tuttuğu bir mekânı(cenneti) kısa süreli bir vazifesinden sonra, cennetteki bu faslı kapatarak insanları yeryüzüne indirmiş ve imtihanın başka bir yönünü dünyada devam ettirmiştir. Sonrasında ise cennet artık imtihan ve tecrübeye mahal olacak bir yer olarak tabi tutulmamıştır. Bu imtihanın cennette gerçekleşmesi ve şeytanın (cennete girmeden) vesvesesine müsaade edilmesi, ve birçok maslahta sebep olacak, hususi ve özel bir imtihan için cennetin bir müddet bunun için istimal edildiği anlaşılıyor.
Hâlbuki Allah (c.c) ilk başta imtihan ve tecrübeye mahal kıldığı bir mekânı daha sonrasında günahın ve hatanın ve imtihanın OLMAYACAĞI, EBEDİ BİR SAADET YURDU olarak tekrardan tanzim edebilir ve etmiştir.
Hz. Âdem(as) ve Hz. Havva (as) anamızın şeytan tarafından aldatılması sırasında insanoğlunun imtihanının başladığı ilk dönemdir. Allah (c.c) hayra ve şerre yani günaha ve iyiliğe meyli olan insanı ilk olarak cennette yaratarak bu imtihanı başlatmıştır. Bu imtihana tabi olanlardan biri de şeytan idi. Şeytan tövbe etmeyip Cennetten kovulunca kendisinde bulunan bazı yeteneklerle vesvese vererek Âdem (as) ve Havva (as) validemizi kandırmıştır. Vesvese vermek için fiziksel bir yakınlığa gerek yoktur. Çünkü şeytan çok uzaklardan bile insana vesvese verecek bir kabiliyette yaratılmıştır. (Şeytanın vesvese vermesi ile ilgili rivayetler ikinci sorunun izahında verilmiştir.)
Bu konuyu biraz genişçe aşağıya aldık.
GENİŞ İZAH;
“Şu kâinata dikkat edilse görünüyor ki; içinde iki unsur var ki, her tarafa uzanmış, kök atmış. Hayır şer, güzel çirkin, nef’ zarar, kemâl noksan, ziyâ zulmet, hidâyet dalâlet, nur nâr, imân küfür, tâat isyan, havf muhabbet gibi âsârlarıyla, meyveleriyle, şu kâinatta, ezdâd, birbiriyle çarpışıyor, dâimâ tegayyür ve tebeddülâta mazhar oluyor, başka bir âlemin mahsulatının tezgâhı hükmünde çarkları dönüyor. Elbette, o iki unsurun birbirine zıd olan dalları ve neticeleri, ebede gidecek, temerküz edip birbirinden ayrılacak; o vakit, Cennet-Cehennem sûretinde tezâhür edecektir.”(Bediüzzaman Said Nursi, 29.söz)
Buradan da anlaşılacağı üzere hayır ve şer ahirette tamamen birbirinden tefrik edilip ayrılacaktır. Yani bu dünyada hayır ve şer iç içe iken kıyamet kopup tüm defterler açılınca iyilikle kötülük birbirinden ayrılıp uzaklaşacaktır. Tüm hayırlar ve güzellikler cennete tüm şerler ve kötülükler de cehenneme dökülecektir. Demek ki cennette insanı günaha sevk edecek hiçbir unsur olmadığı gibi insanın fıtratında dünyada iken imtihan gereği, kötülüğe ve günaha götüren meyiller arzu ve istekler de olmayacaktır.
Kur’an ı kerimde bu hakikat şöyle ifade edilmiştir “Hem onların (o mü'minlerin) sînelerinde kin (ve emsâli kötü hisler)den ne varsa(hepsini) çekip çıkarırız; (o Cennetlerde onların) altlarından ırmak ar akar. (Onlar da)“Böylece bizi buna (bu mükâfâ ta vesîle olan amellere) hidâyet eden Allah'a hamd olsun; hâlbuki Allah bizi hidâyete erdirmeseydi, doğru yolu bulamazdık. Gerçekten Rabbimi zin peygamberleri (bize) hakkı getirmişlerdir!” derler.
Derken (onlar:) “İşte size Cennet! İşlemekte olduğunuz (sâlih ameller)den dolayı ona vâris kılındınız!” diye nidâ olunurlar.
Başka ayetlerde de cennetin selam yani güven ve emniyet ve huzur yeri olduğu vurgulanmıştır. Huzur ve selametin olduğu yerde de hiçbir insanın birine zulüm yapamayacağını birbirine zarar veremeyeceği yani birbirlerini rahatsız edecek fiillerde bulunamayacağını açıkça ifade etmektedir.
“Onlara: "Selametle güven içinde oraya girin" denir. (HİCR/46)
Onlar cennet köşklerinde emniyet içindedirler. (SEBE/37)
“İman edip salih ameller işleyenler ise, Rablerinin izniyle içinde sürekli kalacakları ve altından ırmaklar akan cennetlere konulurlar. Oradaki dirlik temennileri "selâm!"dır. (İBRAHİM/23)
İkinci soru: “Âdem(as) ile Havva anamız (as) cennette nasıl günah işlemişler”
Usulcü bazı âlimler:
“Hz. Âdem ve Havva belki de cennetin kapısına kadar gelmişler, iblis de kapıya dıştan yaklaşmış ve onlara vesvesesini vermiştir.” demiştir.
Hasan Basri’ye göre de “İblis yeryüzünde olduğu halde, vesvesesini cennetteki Hz. Âdem ile Havva'ya ulaştırmıştır.”
Fahreddini Razi’de İblisin Hz. Âdem ve Havva’ya vesvese vererek kandırdığı görüşünü benimsemiştir. Bu vesvesenin nasıl olduğunu şöyle açıklar:
“Bu vesvese nasıl olmuştur? Buna cevabımız şudur; Bu Cenab-ı Hakk'ın, şu ayette bahsettiği durumdur:
"Rabbiniz bu ağaçtan sizi ancak iki melek olacağınız için veya iki ebedi kimse olacağınız için nehyetmiştir." (Araf, 20)
Onlarsa bunu kabul etmemişlerdir. Şeytan bundan ümidini kesince, Hak Teala'nın:
"Onlara yeminle, "Muhakkak ki ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim." dedi. (A'raf, 21) buyurduğuna göre, yemin etmeye yöneldi. Ama onlar iblisi yine tasdik etmediler.
Ortaya çıkan durum şudur: İblis bundan sonra diğer bir şeye başvurmuştur ki bu da onun onları, helal olan leziz şeylerden istifade etmekle oyalamasıdır. Öyle ki onlar bu şeylere iyice dalmışlar ve bu dalışları sebebiyle nehyi unutmuşlar, o zaman da olan olmuş... İşlerin gerçekte nasıl olduğunu en iyi Allah bilir.” (Fahreddin-i Razi, Tefsir-i Kebir)
Ayrıca Bakınız.
https://risale.online/soru-cevap/peygamberlerin-gunahsizligi-ve-adem-asin-isledigi-gunah