Müslümanlar ile veya İslam dini ile uğraşanlara veya düşmanlık edenlere Allah sizi ıslah eylesin, ıslah olmazsanız kahr-u perişan eylesin demek günah mı veya ne demeliyiz?
Dinimizde bedduadan ziyade dua öne çıkmış ve çıkartılmıştır. Hz. Peygamberin (sav) hayatına baktığımız zaman bedduadan çok duasına şahit oluruz. Beddua Hz. Peygamberden (sav) en az duyulan sözlerdendir. Öyle ki O (sav), müşrikler için hep hidayet duasında bulunmuş, ömrü onların ıslahı için çabalamakla geçmiştir. Peygamberliği döneminde çok sıkıntılar çekmiş, öldürülmek istenmiş, taşlanmış ve geçeceği yollara dikenler atılmıştır. İlk Müslümanlar da sayısız işkencelere tabi tutulmuş, aç susuz bırakılmış ve hatta öldürülmüşlerdir. Ancak Allah Resûlü yapılan bu haksızlıklara karşı tahammül göstermiştir. Taif seferi dönüşünde taşlanmış, her tarafı kan revan içinde kalmış, Uhud Savaşında mübarek yüzünden yaralanmış ve dişi kırılmıştır. Ama o yine de hepsine tahammül göstermiş ve bunları yapanlar hakkında bedduada dahi bulunmamış, Mekke fethedildiği zaman hepsini affetmiştir.
Elbette Sevgili Peygamberimizin (sav) müşrik ve kâfirlere zaman zaman beddua ettiği de olmuştur ancak bu bedduaları parmakla sayılacak kadar azdır. Dinimizin zulüm ve haksızlık saydığı geçerli sebeplere dayanması şartıyla beddua etmenin câiz olduğunu gösteren âyet ve hadisler vardır. Nitekim müfessirlerin çoğu, “Allah kötü sözün alenen söylenmesini sevmez; ancak zulme uğrayanlar hariçtir”[1] meâlindeki âyetin haksızlığa uğrayanların zalime beddua etmelerine izin verdiğini belirtmişlerdir. Ayrıca Hz. Peygamberin de Müslümanlara işkence etmek, İslâm dinine şiddet ve baskı yoluyla karşı koymak gibi kötülükleriyle tanınan bazı müşriklere beddua ettiğini ve bu bedduasının etkisini gösterdiğini bildiren hadisler vardır.[2]
Demek beddua, bir Müslümanın ilk önce müracaat edeceği bir seçenek değildir. Kâfirler ve zalimler için öncelikle hidayet temennisinde bulunup ıslahları için dua etmek gerekir. Nice zalim ve kâfirin sonradan tövbe ederek İslâm dairesine girdiği ise İslâm tarihinde nakledilmektedir.
Mesela şöyle dua edilebilir: Ya Rabbi! Kâfirlerin ve zalimlerin ıslahları mümkün ise onları ıslah eyle. Islahları mümkün değilse onları senin adaletine havale ediyoruz. Neye layıklarsa onlara öylece muamele eyle. Sen onların tuzaklarını boşa çıkar. Kendi aralarındaki birlik ve beraberliği ihtilafa, zenginliklerini fakirliğe, güç ve kuvvetlerini zaafa ve güçsüzlüğe çevir. İslâm’ın ve Müslümanların aleyhine yaptıkları plan ve programları neticesiz kılıp kendi başlarına döndür. Âmin.
Bu dua bir örnektir. Daha da genişletilebilir. Yani bizler kâfir ve zalimlere beddua ederken dahi “kahreyle, perişan eyle!” tarzından çok onları Âdil, Kadîr, Kahhâr ve Müntekîm olan Rabbimize havale etmemiz daha güzel olacaktır. Zaten Rabbimiz onları layık oldukları ceza ile cezalandıracaktır.