Soru

10. Söz'de Çokça Geçen "Bab ve Cilve" Kavramlarının Anlamı

Zülfikar Mecmuası 10. Söz'de 12 hakikatın her birinin evvelinde zikredilen 'Bab' ve 'Cilve' ne demektir ve bunlar arasındaki ilişki nedir?

Tarih: 15.06.2021 07:04:28
Okunma: 1124

Cevap

Onuncu Söz-Haşir Risâlesi; iman rükünlerinden olan âhirete iman meselesini ve cismani haşri aklî ve mantıkî delillerle çok güzel bir şekilde izah ve ispat eden Risale-i Nur’un güneşleri hükmünde eşsiz bir risaledir.

Bediüzaman Hazretlerinin bu risalede haşri ve âhiret hayatını ispat ederken 3 basamaklı bir metodu takip ettiğini görmekteyiz.

Birinci mertebede; Allah’ın varlığını ve birliğini ispat eder. Mesela bu mertebede şöyle der:

“Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sâhibsiz olamaz. Bir harf kâtibsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki nihâyet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur?’’ [1]

İkinci Mertebede; kâinattaki varlıklara, onların üzerindeki sanatlara ve onların gördükleri mükemmel vazifelere dikkatleri çekerek; ‘fiil fâilsiz, sanat sanatkârsız ol(a)maz’ düsturuyla hareket ederek, Allah’ın güzel isimlerinin sonsuz tecelli ve nakışlarını izah ve ispat eder.

Üçüncü mertebede ise; atomlardan galaksilere varıncaya kadar her bir varlık üzerinde güneş gibi görünüp tecelli eden sonsuz İlâhî isimlerin haşri ve ebedî âhiret hayatını nasıl gerekli kıldığını temsil metodunu da kullanarak ispat eder. Yani cismanî haşri ve ebedî âhiret hayatını Allah’ın güzel isimleri üzerine binâ edip ispat etmektedir.

Bu noktadan 12 hakikatin her birisi haşrin ispatı noktasında ayrı bâbdır. Bâb; bölüm, kısım, fasıl, konu, mevzu ve kapı anlamlarına gelen bir kelimedir. Her bâbda (kısımda) ise o konuyu açıklığa kavuşturmak adına Rabbimizin o konuyla alakalı isimlerinin cilvelerini varlıklar üzerinden izah ve ispat ederek konunun anlaşılmasını ve kabulünü temin eder.  

O zaman cilveden kasıt; Allah’ın güzel isimlerinin varlıklar üzerinde tecellisi, yansıması, görüntüsü, görünmesi ve belirmesi anlamlarına gelmektedir.

Bir misal verecek olursak; mesela dokuzuncu hakikatin girişi şu şekildedir:

‘’Bâb-ı ihyâ ve imâtedir. İsm-i Hayy-ı Kay­yûm’un, Muhyî ve Mümît’in cilvesidir.’’

’Bâb-ı ihyâ ve imâte: ‘Hayat verme ve öldürme konusu’ demektir. Ve bu konunun izahında, Hayy-ı Kay­yûm (varlığının sonu olmayan, hayatı ezelî ve ebedî olan ve bütün varlıkların ayakta durmaları, devam ve bekaları kendine bağlı olan Zât; Allah) ve Muhyî (hayat veren) ve Mümît (öldüren) isimlerinin kâinattaki tecellilerini pek çok misalle izah edip, bu ebedî ve ezelî isimlerin kendilerine yakışır tarzda ebedî bir âhiret yurdunu nasıl gerekli kıldıklarını bu konuda ispat etmiş olur.

Bu tarzda 10. Söz’ün her bir hakikatinde ayrı ayrı isimlerin tecellileri ile cismanî haşir ve âhiret hayatı iki kere iki dört eder derecede ispat eder. Hz. Üstad, bu risaleyi dikkatle mütalaa ettikten sonra, ‘’Eğer haşrin geleceğine, baharın geleceği gibi inanmazsan, gel parmağını gözüme sok’’ diyerek 10. Söz Haşir Risalesinde âhirete iman garantisini de vermektedir. [2]

Haşr-i Cismânî: İnsanların öldükten sonra âhirette bedenle birlikte yeniden diriltilip Allah'ın huzurunda toplanması.

[1] Zülfikar, 6

[2] Zülfikar, 102


Yorum Yap

Yorumlar