Bediüzzaman diyor ki, "Yanlış anlaşılmasın, Avrupa ikidir: Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyz ile hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi' san'atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takib eden bu birinci Avrupa'ya hitab etmiyorum." Buradaki Avrupa'nın iyi tarafı ile anlatılmak istenen nedir?
Avrupa medeniyetinde iki taraf var. Bozuk tarafı malum çok çok fazla. Onlar da ahlaksızlık, imansızlık ve sefahetlerin yaygınlığıdır.
Fakat başta İslam olarak semavi dinlerden aldığı bazı güzel taraflar da var. Mesela, uçak, bilgisayar vs. gibi icadlar ve bunların temelleri ile düzen, intizam ve insan haklarında sağlanan bazı ilerlemeler güzel taraflarıdır.
İslamiyet hadd-i vasat dinidir. Bir şeyi kötülerken ya da överken sınırı aşmak islamî bir davranış değildir. Yani Avrupa'nın manevi açıdan kötülüğünü vurgularken ölçüyü kaçırıp ordan alabileceğimiz hiç bir hayır yokmuş gibi konuşmak doğru olmaz.
"İlim Çin'de de olsa alınız" ve "Düşmanın silahı ile silahlanınız" hadisleri de bu manaya ışık tutar.
Üstad Bediüzzaman'ın hak ile batılı ayırmak ve ikisine farklı muamele yapmak hususunda çokça hassasiyeti vardır. Yukarıdaki cümlesi de bu hassasiyetinden kaynaklanır. Buna benzer hassas bir yaklaşımı, İslamiyet aleyhinde iftiralarla dolu olarak kaleme alınan bir kitabdan bahsederken de görürüz. Şöyle der:
"Sakın ona ehemmiyet vermekle halkları meraklandırıp baktırılmasın. Belki ehemmiyetsiz, dinsizcesine, yalnız esma-i mübareke ve âyât-ı mübarekenin bazı meali içinden hariç kalmak itibariyle ehemmiyetsiz bir paçavradır, bilinsin." (Kastamonu Lahikası)
Yani dinsizliği neşreden bir kitaba, ehemmiyetsiz bir paçavra derken dahi, içinde geçen Esma-i Hüsna ve ayet meallerini unutmuyor ve onları ayırıyor. Bu tavır, gerçekten son derece hakperestlik ve mukaddesata karşı son derece hürmeti göstermek hasebiyle bütün ehl-i hakka numune olabilecek güzel bir ahlaktır.