Cenab-ı Allah herşeyi biliyor ezelden ebede kadar... Madem herşeyi biliyor neden cennete gidecek kulunu cennete, cehenneme gidecek kulunuda cehenneme göndermiyor.?
Bilmek ayrı bir şey, bilinen şeyi gerçekleştirmek ayrı bir şeydir. Acaba bir hakim bir insanın suç işleyeceğini önceden kestirip daha suç işlemeden ona ceza verse o hakime denmez mi ki işlenmemiş bir şeyden dolayı neden cezalandırıyorsun?
Bilinen fakat işlenmemiş bir suçtan dolayı insanlar cezalandırılmazlar. Böyle bir hareket adalet ilkesine ters düşer. Her insan hata etme, yanlış yapma, zarar verme, suç işleme potansiyeline sahiptir ve bunları da yaparlar. Bunu bütün insanlar bilirler. Fakat eylem meydana gelmeden kimseye de ceza verilmez. Eğer aksi olsaydı bütün insanların şu anda adalet mekanizması gereği cezalandırılmaları gerekirdi.
Bir yanlışın, suçun, günahın işleneceğini bilmek, suçluya ceza vermek için yeterli değildir.
Hem ceza veya ücret, mükafat bir sonuçtur. Bir eylemin arkasından verilir. Kullar daha amellerini işlemeden neyin sonucu verilecektir. Verilirse ne kadar isabetli olabilir.
Burada birkaç noktanın bilinmesi gerekiyor.
1. Cenab-ı Hakk'ın kader ilmi sebeble müsebbebe beraber taalluk eder. Yani herhangi bir kulun cennetlik veya cehennemlik olması onun yapacağı amellerle birlikte tayin edilmiş. Dünyaya gönderimezse cennet veya cehenneme gideceğine nasıl hükmedilecek?. Cenab-ı Hakk kulunu tecrübe etmeden cehenneme gönderse kul itiraz etmez mi?
2. Hz. Adem'in cennetten çıkarılması meselesinin izahında denildiği gibi, insan bu dünyaya istidatlarını inkişaf ettirmek için gönderilmiştir. Yani bu dünyada yaşadığı hadiseler, tecrübeler neticesinde kendisine verilen çekirdek hükmündeki istidatlar inkişaf eder. Bu şekilde Cenab-ı Hakk'a olan marifeti artar. Dünyaya gönderilmese idi bu istidatlar inkişaf etmezdi. Halbuki insanın yaratılmasının hikmeti ve onu meleklerden ayıran husus bu istidatların inkişafıyla esma-i ilahiyeye ayine olabilmek ve o esmayı anlayarak Cenab-ı Hakk'ı tanımaktır.
Unutmayalım ki, mahlukatın (dolayısıyla insanın) yaratılmasındaki neticelerin yüzde doksan dokuzu Cenab-ı Hakk'a aittir. O'nun esmasına hizmettir. Bu ise ancak dünyaya gelip, imtihana tabi olup, istidatların inkişaf etmesiyle mümkün olur. Bu konuyu izah için şöyle bir misal verebiliriz: Üniversiteyi kazanan bir kimse doktor, mühendis veya avukat olmaya namzettir. Hiçbir eğitim almadan bu ünvanlar o kimseye verilmez. Halbuki o talebede doktor, mühendis veya avukat olma istidadı vardır. Ama o istidat, aldığı eğitim neticesinde inkişaf edecektir. Onun için eğitimini tamamlaması beklenir. Daha sonra bu ünvanlara sahip olur.
İnsan da cennet veya cehenneme namzettir. Ancak ömrü boyunca yaşadığı olaylar,tecrübeler onun şerre veya hayra olan istidatlarını inkişafa ettirir. Bu istidatlarınn inkişafı neticesinde hayır tarafı ağır gelirse cennete, şer tarafı ağır gelirse cehenneme layık olur.