"Nizâm ve intizâmın ruhu olan ma‘neviyât ve revâbıt ve niseb hebâ olup gider." Cümlesini izah eder misiniz?
Bahse konu yer şöyledir:
"Birinci Medâr: Dikkat edilse, şu kâinâtın umumunda bir nizâm-ı ekmel, bir intizâm-ı kasdî vardır. Her cihette reşehât-ı ihtiyâr ve lemeât-ı kasd görünür. Hatta her şeyde bir nûr-u kasd, her şe’nde bir ziyâ-yı irâde, her harekette bir lem‘a-i ihtiyâr, her terkîbde bir şu‘le-i hikmet semerâtının şehâdâtıyla nazar-ı dikkate çarpıyor. İşte, eğer saadet-i ebediye olmazsa, şu esaslı nizâm bir sûret-i zaîfe-i vâhiyeden ibâret kalır. Yalancı, esassız bir nizâm olur. Nizâm ve intizâmın ruhu olan ma‘neviyât ve revâbıt ve niseb hebâ olup gider. Demek nizâmı nizâm eden, saadet-i ebediyedir. Öyle ise, nizâm-ı âlem saadet-i ebediyeye işaret ediyor." (29. Söz)
Nizam ve intizam, varlığın arasındaki veya bir varlığı meydana getiren cüzler arasındaki bağdır. İşte bu düzen bir irade bir kasıt ve bir hikmetten doğmaktadır. Bu hikmet, irade ve kastın neticelerinin alınmaması ise düzeni anlamsız kılmaktadır. Çünkü insanların dahi düzen kurmasındaki amaçları bir kısım sonuçlar elde etmek içindir. Demek düzeni düzen yapan neticelerin elde edilmesidir. Aksi halde hiç bir sonuç vermeyecek bir düzen gösterişten başka bir anlam ifade etmeyecektir.
Hem nizam ve intizamın esası ve ruhu maneviyattır. Maneviyat varsa düzen olur. Yoksa her şey bozulur. Varlıklar arasındaki bağ ve ilişki de nizam ve intizamı netice verir. Ahiret varsa maneviyatın bir manası olur. Ve yine ahiret varsa mavcudatın arasındaki bağ devam eder. Yoksa herşey manasız ve abes kalır.
İşte yüce Allah'ın aleme koyduğu bu düzendeki hikmetlerin elde edilmesi için ahiret yurdu gerekmektedir. Çünkü nizamdaki gaye, varlığın birbiriyle olan münasebetleri ve irtibatları bir sonuç alınması halinde anlam ifade edecektir. Eğer ahiret olmazsa düzendeki bütün gayeler neticesiz kalacağından dolayı manasız olacaktır. Halbuki Cenab-ı Hak ise böyle lüzumsuz iş yapmaktan münezzehtir. Öyle ise nizamı nizam yapan ahiret olacaktır.