Akıl, Allah’ın insanlara verdiği nimetlerin en büyüklerindendir. Çünkü insan bütün gerçekleri akılla anlayıp farkına varıyor. Doğruyu-yanlışı, iyiyi-kötüyü, güzeli-çirkini akılla tartarak birbirinden ayırt edebiliyor. Hatta buna binaen Allah, yalnız aklı olanı sorumlu tutuyor. Aklı olmayan çocukları ve delileri sorumlu tutmuyor.
Âyet sonlarında "düşünmez misiniz?" gibi ifadelerle akla havaleler yapıyor. Fakat akıl tek başına yeterli olmayıp vahiyle birlikte olursa yani, akıl vahye tabi olursa insan doğru yolu bulabiliyor.
Çünkü vahiy, insanı yaratan ve aklı ona ihsan eden Cenâb-ı Allah’ın insanlarla konuşması ve onlara bilmedikleri ve hatta bilemeyecekleri şeyleri öğretmesi demektir.
İnsanlara gönderilen en son vahiy ise Kur’ân-ı Kerîm’dir. Kur’ân’ın hakiki tefsiri olan hadisler de vahy-i zımnî, yani örtülü vahiydir. Bu yüzden insan yalnız kendi aklını esas tutup vahyi dinlemediği zaman Yaratıcısının sözlerine ve yol göstermelerine karşı kulaklarını tıkamış olur ve doğru yoldan sapabilir.
İmam-ı Gazali hazretleri, “göz için ışık ne ise akıl için de vahiy odur” diyerek vahiy nuru olmadan aklın hakikatleri tamamıyla göremeyeceğini çok güzel ifade etmiştir.
Bugün İslam âleminde bazı kimseler, vahyi dinlemeyen batı felsefesinin etkisiyle, aklı yeterli görerek her şeyi akıl ölçüsüne göre tartmaya çalışıyorlar. Aklı, Kur’ân ve sünnet ölçüsüne göre çalıştırmak yerine Kur’ân'ı ve sünneti kendi akıllarıyla tartıyorlar. Akıllarına uymayanları reddetmeye kalkıyorlar. İslâm elbette akıl, hikmet ve mantık üzerine tesis edilmiştir ve selim olan akla uygundur. Fakat insan için sadece kendi aklı yeterli olsa idi, her şeyi hikmetle yapan Cenâb-ı Hakk kitap ve peygamber göndermezdi. Üstelik tarih boyunca insanlar onca dehşetli zulümlere ve sapkınlıklara düşmezlerdi. Demek, her şeyi en iyi bilen ve hikmetle yapan Cenâb-ı Hakk, tek başıyla akıl yeterli olmadığı için akla rehber olarak Peygamberler aracılığıyla insanlara vahyini göndermiştir.
Sonuç olarak; akıl insana verilen büyük bir nimet olmakla birlikte tek başına hakikate ulaşmakta yetersizdir. Akıl, vahyin rehberliğiyle doğru yolu bulur, iyiyi kötüden ayırabilir. Bu sebeple insan için en güvenilir yol, aklını vahyin ışığında kullanmak ve Allah’ın gönderdiği kitap ile peygamberlerin gösterdiği istikameti takip etmektir.