"Mesnevî-i Şerîf, şems-i Kur’âniyeden tezâhür eden yedi hakîkatten bir hakîkatin aynası olmuş, kudsî bir şerâfet almış. Mevlevîlerden başka, daha çok ehl-i kalbin lâyemût bir mürşidi olmuş. Öyle de Risâle-i Nûr, şems-i Kur’âniyenin ziyâsındaki elvân-ı seb‘ayı ve o güneşteki renk renk ve çeşit çeşit yedi nûru birden aynasında temessül ettirdiğinden, inşâallâh yedi cihetle şerîf ve kudsî; ve yedi Mesnevî kadar ehl-i hakîkate bâkî bir rehber ve lâyemût bir mürşid olacak."
28. Lemada geçen bu kısımda anlatılmak istenilen nedir? Yedi hakikat olarak bahsettiği hakikatler nelerdir ?
Kur'ân'ın mucizelik yönü 7-10- 40 hatta sınırsız olabilir. Bu belki bir kesretten kinayedir denilebilir. Risale-i Nur, Kur'ân'ın bu 7 nurunun hepsine güzel bir ayna olmuştur.
Bize göre aşağıda sıralanan yedi madde şems-i Kur’âniyenin ziyâsındaki elvân-ı seb‘ayı göstermekte. Ancak Hz. Üstad bu meseleyi detaylı olarak izah etmediğinden ve kendisi bir sıralama yapmadığından farklı bir sıralama da olabilir.
Mesela;
1- Dili ve Üslûbu (Lafzın fesahatından selaset-i lisanı, belagat, cezalet vb)
2-Âlem-ül guyub lisanı (geçmiş, hazır ve gelecek zamanı haber vermesi)
3- İnsanların ihtilaf ettiği noktaları aydınlatması ve bunun ümmi bir Zat'ın (sav) fem-i mübareklerinden (mübarek ağızlarından) çıkması
4- Aynı anda farklı seviyelere hitap etmesi
5- Lafzında, manasında, hükümlerinde, hem ilminde, maksatlarının mizanında câmiiyet olması
6- İnsanlığa hayat verecek İslâm hükümlerini tesis etmesi
7. Bütün bu harikalıklar arasında güzel bir âhenk olması
Kur'ân'ın 7 mucizevî yönü şöyle de sıralanabilir:
1- Fesahati (Sözün açık ve hatasız olması)
2- Selaseti (Dildeki akıcılık)
3- Cezaleti (Sözdeki heybet, düzgün söyleyiş)
4- Belağati (Sözün düzgün, kusursuz, hâlin ve makamın icabına göre söylenmesi)
5- Bedaati (Eşsiz olması)
6- Beraati (Güzel sıfatlarda üstün olması)
7- Garabeti (Gariplik, hayret vericiliği)
Bu görüşü destekler mahiyette Bediüzzaman Hazretleri Kastamonu Lahikası'nda şöyle demektedir:
"O sâile (sual sorana) cevâben dedim: İ‘câz-ı Kur’ânî, yedi menâbi‘-i külliyeden tecellî, hem yedi anâsırdan terekküb eder. Birinci Menba‘: Lafzın fesâhatinden, selâset-i lisânı, nazmın cezâletinden, ma‘nâ belâgatinden, mefhûmların (kavramların) bedâatinden, mazmûnların (ince manalı sözlerin) berâatinden, üslûbların garâbetinden birden tevellüd eden bârika-i beyânı (açıklamanın parlaklığı). Onlarla oldu mümtezic, mizâc-ı i‘câzında acîb bir nakş-ı beyân, garib bir san‘at-ı lisânî. Tekrarı hiçbir zaman usandırmaz insanı." (Kastamonu Lahikası, 219)
Farklı kişiler farklı sıralamalar da yapabilirler. Mutlak doğru olan sadece bunlardır diyemiyoruz.