Ve keza, "Musibet taammüm ettiğinde elem hafif olur. Ben de emsalim gibiyim" diye yine yük altından kaçar. Fakat, musibet âmm olduğunda, elemi muzaaf olur, kat kat ziyade olur. Çünkü, kendisi gibi akrabası, ahbâbı da o musibete dahildir. Çünkü, insanın ruhu, ebnâ-yı cinsiyle alâkadardır. Ne kadar umumî olursa, o kadar da elemi fazla olur. ( Mesnevi Nuriye, Zeylü’z-Zeyl, osmn. 139)
Üstadımız bu paragrafın ilk başında musibetin umumi olması halinde kişinin herkes gibiyim diyerek musibetin hafifleşmesinden bahsederken sonrasında da yine eğer musibet umumileşirse bu sefer de musibetin kat kat ziyade olacağını ifade ediyor. Yani musibet umumi olduğunda hem hafifleşmesini hem de ziyadeleşmesini anlayamadık, bir tezat mı var acaba, izah edebilir misiniz?
Ve keza, "Musibet taammüm ettiğinde elem hafif olur. Ben de emsalim gibiyim" diye yine yük altından kaçar. Fakat, musibet âmm olduğunda, elemi muzaaf olur, kat kat ziyade olur. Çünkü, kendisi gibi akrabası, ahbâbı da o musibete dahildir. Çünkü, insanın ruhu, ebnâ-yı cinsiyle alâkadardır. Ne kadar umumî olursa, o kadar da elemi fazla olur. ( Mesnevi Nuriye, Zeylü’z-Zeyl, osmn. 139)
Burada herhangi bir tezat söz konusu değildir. Sadece kişinin olaylara baktığı pencerelerin farklı olmasından kaynaklanan bir yanılgı veya aynı olay karşısında bir geçiş ve intikal süreci söz konusudur. Mesela bir çay sohbetinde gayet rahat bir şekilde ölümden, yokluktan bahseden biri, kendisinin de herkes gibi öleceğini yok olacağını düşünerek elemini bir derece hafifletmiş gibi olur. Çünkü insan başkalarının da aynı musibete düştüğünü görse az da olsa o da bir rahatlama hisseder. Mesela bir depremde sadece bir kişinin evi yıkılsa ızdırabı çok daha fazla olurken başkalarının da evlerinin yıkılmış olması musibette bir ortaklık ve dayanışmayı ortaya çıkararak musibette bir hafifleme olur. Çünkü sonuçta herkesin evi yıkılmış. İşte bu kişi ölmek ve yok olmak ızdırabının umumi olduğunu düşünerek az da olsa gafilane bir rahatlama hisseder. Fakat evine döndüğünde çoluk çocuğunu gördüğünde o umumi olan ölüm ve yokluk musibetinin onları da içine alacağını yakinen görür. Bu sefer eleminin kat ve kat arttığını hisseder. Çünkü kendisini bir nebze rahatlatmak adına “herkes ölecek, herkes yok olacak” dediğinde sevdiği ve değer verdiği şeyleri nazara almadan onların da bu musibetin içinde olduklarını gafilane bir şekilde unutmuştu. Fakat bu gafilane unutma onun için uzun sürmez. Ölümün ve yokluğun sevdiği ve değer verdiği her şeyi kuşattığını algılamaya başlayınca da o gafilane unutmanın verdiği hafiflemenin yerini bu sefer kat kat artan bir elem ve ızdırab alır. İşte kişi ilk düşüncesinde büyük bir yanılgı içine düşerek “nasıl olsa benimle beraber herkes ölüyor, ben de herkes gibiyim” diyerek kendisini rahatlatmaya çalışır. Fakat çok sevdiği ve şefkat ettiği şeylerin de aynı şekilde ölüme maruz kalacağı gerçeğini akletmesi ile eleminin ziyadeleştiğini görür.