10.Hüccet-i İmaniyenin 1. kelimesini açıklar mısınız?
"Birinci Kelime: لَٓا اِلَهَ اِلَّا اللّٰهُ ’da şöyle bir müjde var ki: Hadsiz hâcâta mübtelâ ve nihâyetsiz a‘dânın hücumuna hedef olan rûh-u insânî, şu kelimede öyle bir nokta-i istimdâd bulur ki: Bütün hâcâtını te’mîn edecek bir hazîne-i rahmet kapısını ona açar. Ve öyle bir nokta-i istinâd bulur ki: Bütün a‘dâsının şerrinden emin edecek bir kudret-i mutlakanın sâhibi olan kendi Ma‘bûdunu ve Hâlikını bildirir ve tanıttırır. Sâhibini gösterir. Mâliki kim olduğunu, irâe eder. Ve o irâe ile kalbi vahşet-i mutlakadan ve ruhu hüzn-ü elîmden kurtarıp, ebedî bir ferahı, dâimî bir sürûru te’mîn eder."
İnsanın sınırsız ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçlarını elde edecek sermayesi yok hükmünde bir şeydir. Bu kadar ihtiyaçalrını elde edemeyen insan ruhu çok sıkılır. Yardım isteyecek bir yer veya makam arar. İşte ebede kadar uzanan ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir istimdat noktasını bu kelimede bulur. İnsanın bütün ihtiyaçlarını giderebilecek olan ancak Allah'tır.
Hem bir çok düşmanları olan insanın bunlara karşı gücü ve kuvveti yoktur. Böyle acizliğiniğ hissden insan sığınacak bir kapı arar. İşte insana bir dayanak noktası bu kelime olur. Çünkü insanın kortuğu her şeyden onu kurtaracak ve emin edecek ancak her şeye gücü yeten Allah'tır.
Biraz daha açarsak;
Her insan kendine baksa, son derece âciz olduğunu anlar. Çünkü insan, yaradılışı itibariyle âcizdir, güçsüzdür. Bununla beraber dünya hayatında karşılaştığı belaları, düşmanları pek çoktur. Büyük küçük her şey ona ilişir, onu etkiler ve huzursuz eder. Mesela insan, bir kuyruklu yıldızın dünyaya çarpmasından korktuğu gibi, bir mikroptan da korkar. Şiddetli bir depremden etkilendiği gibi basit bir hastalıktan da etkilenir.
İnsan, yaradılışı itibariyle bütün kâinatla ilgilidir. Bu ilgiden dolayı da pek çok şeylere kalben bağlanır. Halbuki sevdiği, bağlandığı şeylerin zarar görmesi ve ondan ayrılması ise insanı devamlı incitir, huzursuz eder.
Bu etkilendiği, korktuğu ve endişe ettiği şeylerden kendini korumaya gücü yetmez. Hiçbir insan, başına bir belâ ve musibetin gelmesini istemez. Fakat, gelen belâ ve musibetlere de engel olamaz. Meselâ deprem, sel felâketi gibi âfetlere karşı elinden bir şey gelmez. Kendisine hastalık veya ölümün gelmesini engelleyemez.
İşte böyle çaresiz haldeki bir insan; âcizliğini giderecek ve kendisini korktuğu şeylerden kurtaracak bir zâta muhtaçtır. Böyle bir zât ise, her şeye gücü yeten ALLAH’tır (c.c.).
İnsan aynı zamanda, son derece muhtaç bir varlıktır. Onun dünyada mal, mülk ve servet sahibi olması gerçek bir zenginlik değildir. Çünkü insanın ihtiyaçları sonsuz ve istekleri sınırsızdır. İnsan, bu yönüyle fakirdir. Mesela, insan bir çiçeği sevdiği gibi, koca bir baharı da sever. Bir bahçeyi arzu ettiği gibi ebedî Cenneti de arzu eder. Başka bir memlekete göçmüş bir dostunu ziyaret etmek istediği gibi, kabir tarafına göçmüş sevdiklerine de kavuşmak ister. Bütün bunlar, insan aklının, ruhunun ve duygularının şiddetle arzuladığı ihtiyaçlardır.
İşte insan, isteklerinin hepsini elde edebilmek için nihayetsiz kudret ve rahmet sahibi birine muhtaçtır. Böyle bir zat ise, zenginliği sonsuz olan ve hiçbir şeye muhtaç olmayan ALLAH’tır.
Bütün ihtiyaçlarını karşılayabilecek ve bütün korktuklarından kurtarabilecek olan Allah'ı bulan kişinin ruhu elemlerden ve hüzünlerden kurtulur. Daimi bir ferah ve huzuru bulur.