Soru

Musibet ve Sabır

insanlardan gelen musibetler karşısında nasıl bir tavır almalıyım. Sabrın anlamı nedir?

Tarih: 3.01.2014 14:42:01
Okunma: 6169

Cevap

Bediüzzaman hazretleri sabrı üçe ayırır ve şöyle izah eder:

Dördüncü Suâliniz: “ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَ ’(Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir)de hikmet ve gaye nedir?” Elcevab:Cenâb-ı Hakk, Hakîm ismi muktezâsı(gereği) olarak vücûd-u eşyâda(eşyanın vücudunda) bir merdivenin basamakları gibi bir tertîb vaz‘ etmiş(tertip koymuş). Sabırsız adam, teennî ile hareket etmediği için basamakları ya atlar, düşer. Veya noksân bırakır. Maksûd damına çıkamaz. Onun için hırs, mahrumiyete sebebdir. Sabır ise, müşkilâtın anahtarıdır ki اَلْحَر۪يصُ خَٓائِبٌ خَاسِرٌ (hırs gösteren mahrumdur, zarardadır) { وَالصَّبْرُ مِفْتَاحُ الْفَرَجِ  (sabır ferahlığın anahtarıdır)durûb-u emsâl (ata sözleri) hükmüne geçmiştir. Demek Cenâb-ı Hakk’ın inâyet ve tevfîki(yardımı), sabırlı adamlar ile beraberdir.

Çünki sabır üçtür. 

Biri, ma‘siyetten(isyandan ve günahlardan) nefsini çekip sabretmektir. Şu sabır takvâdır. اَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّق۪ينَ (muhakkak ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir)sırrına mazhar eder.

İkincisi, musibetlere karşı sabırdır ki, tevekkül ve teslîmdir. اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّل۪ينَ (muhakkak ki Allah, tevekkül edenleri sever) { اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الصَّابِر۪ينَ (muhakkak ki Allah, sabredenleri sever) şerefine mazhar ediyor. Ve sabırsızlık ise, Allah’dan şikâyeti tazammun eder. Ve ef‘âlini(fiillerini) tenkîd ve rahmetini ithâm ve hikmetini beğenmemek çıkar. Evet, musibetin darbesine karşı şekvâ(şikayet) sûretiyle elbette âciz ve zaîf insan ağlar. Fakat şekvâ ona olmalı, ondan olmamalı. Hazret-i Ya‘kūb Aleyhisselâm’ın اِنَّمَٓا اَشْكُوا بَثّي۪ وَحُزْن۪ٓي اِلَي اللّٰهِ (ben gam ve kederimi ancak Allah’a şikayet ederim) demesi gibi olmalı. Yani musibeti Allah’a şekvâ etmeli. Yoksa Allah’ı insanlara şekvâ eder gibi “Eyvâh! Of!” deyip, “Ben ne ettim ki bu başıma geldi?” diyerek âciz insanların rikkatini(acımasını) tahrîk etmek zarardır, ma‘nâsızdır. 

Üçüncü sabır, ibâdet üzerine sabırdır ki, şu sabır onu makam-ı mahbûbiyete(sevgili makamına) kadar çıkarıyor. En büyük makam olan ubûdiyet-i kâmile(mükemmel kulluk) cânibine sevk ediyor.

 Ayrıca bakınız.

/soru-cevap/sabri-dagitmamak

/soru-cevap/irade-saglamligi

/soru-cevap/bela-ve-musibetlerin-muslumanlara-gelmesi

/soru-cevap/musibetlerin-insana-kazandirdigi-manevi-kazanclar

/soru-cevap/musbet-hareket


Yorum Yap

Yorumlar