Soru

Musibet ve Çeşitleri

Musibet nedir? Musibetin çeşitleri nelerdir? Dine gelen musibet ne demektir ? İzah eder misiniz?

Tarih: 21.04.2021 18:50:48
Okunma: 4289

Cevap

Musibet;  Musibet; “insan iradesinin dışında gerçekleşen ve beklemediği şekilde karşılaştığı durum” demektir. Daha çok sabredilmek şartıyla sevap kazandıracak; hastalık, kıtlık, malın eksilmesi veya yok olması, yangın, deprem gibi âfetler, sevdiklerinden birinin ölümü vb. ağır sıkıntı ve insanlardan gelen eziyet ve zulüm gibi şeyler için kullanılır.[1] “Musibet, hedefine isabet eden mermi gibi, insana şiddetle dokunan hâdise ve felaket”.[2] diye de tanımlanmıştır.

Fakat bunlar genellikle maddi musibetlerdir. Bunların dışında bir de manevi musibetler vardır. Manevi musibetler de genellikle fitnelere, günahlara, iftiralara ve ruhi sıkıntılara sebep olan durumlardır.

Musibet Çeşitleri

Yeryüzüne isabet eden musibetler (deprem, sel, yangın, kuraklık vs.)

İnsana isabet eden musibetler (hastalık, zulüm, işkence, yoksulluk vs.)

Mala isabet eden musibetler (yanma, gasp edilme, çalınma, bozulma, kırılma, kaybolma, iflas vs.)

Dine isabet eden musibetler (şirk, nifak, küfür, isyan vs.)[3]

İlk üç madde isyan etmemek, sabretmek ve teslimiyet göstermek şartıyla musibet olmaktan çıkar, Allah’ın rızasını kazanmaya vesile olduğu için nimet olur. Bunlar içerisinde asıl musibet, dördüncü maddede bahsedilen dine gelen musibetlerdir.

Dini Musibet: En büyük musibet, en zararlı musibet dine gelen musibetlerdir. Dine gelen musibetler ya umumi olur ya da şahsi olur. Mesela vatanın işgal edilmesi, ezanın susturulması, ırz ve namusların ayaklar altına alınması umumi musibetlerdendir. Kişinin küfre düşmesi, münafıklık yapması, büyük günahları hafife alarak işleyebilmesi de dine gelen şahsi musibetlerdir. Dini musibetlerden her vakit Allah’a sığınmak gerekir.[4] “Bir kulun (Allah esirgesin) dini gitmek suretiyle uğradığı din nurundan mahrumiyeti ve dinsizlik felaketi musibetlerin en şiddetlisidir.[5] Çünkü diğer musibetler sadece geçici dünya hayatının bir bölümünü ilgilendirirken dini musibetler hem bu dünyada, hem kabirde hem de ahirette maddi ve manevi büyük sıkıntı ve azapları netice vermektedir.

Dini musibetler, insanın iç dünyasında, kalb ve ruhunda bulunan manevi yaralardır. Mesela kalbdeki iman zayıflığı, şübheler, kibir, gurur, riya, şükürsüzlük gibi hastalıklar; bedenen işlenen günahlar ve ibadete karşı tenbellikler gibi insanı günaha sokan ve ahirette mesul olarak hesab vereceği her şey dini hastalıklardır.

Dine gelen musibetler ile insanlar Allah’ın(c.c) çizdiği yoldan uzaklaşır. İşte en büyük musibet budur yani kulun Allah’tan uzaklaşmasıdır. Bu öyle bir musibettir ki kişi hem dünyada iken ruhi bir ızdırap çeker bunalımlara girer hem de ahirette büyük azaplara giriftar olur Allah(c.c) muhafaza.

Asıl musibet dendiğinde ahirette karşılığında cennet ve sevap verilmeyen musibetlerdir. Çünkü dünyada bu musibete uğrayan ve bundan kurtulamayanlar cehenneme gider. İşte başa gelen bu tür musibetlerin, olayların ahirette güzel bir karşılığı olmadığı için bunlara asıl musibet denilmiştir. Halbuki diğer musibetlere sabrettikçe insan sevap kazanır ve ahirette güzelce ağırlanır ve cennete giderler. Bunların karşılığında cennet olduğu için bunlara musibet denmez. Fakat asıl musibet muzır musibet denilen durumlar ise insanın hem dünya hem de ahiret hayatını mahveder.

İmam Gazali, insanlara gelen musibetleri üç kısma ayırmıştır.

Birincisi münafıklara gelen hastalık ve musibetlerdir ki Allah’a isyan ettiği için onun başına gelen musibetler azab ve cezadır.

İkincisi müminin başına gelen hastalık ve musibetlerdir ki, mümin Allah’tan geldiğini bilip sabrettiği için musibeti günahlarına kefaret olur.

Üçüncüsü de şükür makamında olan müminlerin başına gelen musibet ve hastalıklardır ki, o mümin musibet ve hastalıklar esnasında Allah’a hamd ve şükrettiğinden derecesinin yükselmesine vesile olur.[6]

 

 


[1] Lisanü'l-Arab, “svb” maddesi, c:1 s: 533-537. (detaylar için diğer lugatlara bak)

[2] Elmalılı, Hadid 22 tefsir.

[3] Dini Kavramlar Lügatı

[4] Lemalar, s.8

[5] Tecrid-i Sarih, c. 8, s.334

[6] Tecrid-i Sarih, c. 8, s.331.


Yorum Yap

Yorumlar