İştirak-i a'mal düsturunu nasıl anlamalıyız? Şirket-i maneviyeye girenlerin yaptıkları ibadetler, hizmetler az çok fark etmeksizin yekün sevaplar herkesin defter-i a'maline aynı mı girer?
Risale-i Nur şakirtlerinin iştirâk-i a’mâl-i uhreviye düstur-u esasiyeleri sırrınca, herbirisinin kazandığı miktar, herbir kardeşlerine aynı miktar defter-i a’mâline geçmesi,o düsturun ve Rahmet-i İlâhiyenin muktezası olmak haysiyetiyle, Risale-i Nur dairesine sıdk ve ihlâsla girenlerin kazançları pek azîm ve küllîdir. Herbiri, binler hisse alır. İnşaallah, emval-i dünyeviyenin iştirâki gibi inkısam ve tecezzî etmeden, herbirisine, aynı amel defterine geçmesi, bir adamın getirdiği bir lâmba, binler âyinelerin herbirisine aynı lâmba inkısam etmeden girmesi gibidir. (Kastamonu Lahikası)
Bâzı melâikenin kırk bin dil ile zikrettikleri gibi, hâlis ve hakikî müttakî bir şâkird dahi kırk bin kardeşinin dilleriyle ibadet eder, necâta (kurtuluşa) müstehak olur, inşâallah." (Kastamonu Lahikası)
İştirâk-i a’mâl-i uhreviye düsturunda tam bir ihlas ile, tam bir mahviyetle, sebat ederek ve manevi dayanışma içinde olarak ahirete ait hizmetlerde bulunarak hizmet edenler umum kardeşlerinin kazançlarına ve dualarına hissedar olurlar.
Ayrıca Hz. Üstad, şahs-ı manevi oluşturarak yapılan hayırlı çalışmalardan kazanılan büyük sevapların, bölünmeden bütünüyle, şahs-ı maneviye dahil her bir ferdin amel defterine kayd edileceğini, bunun hakikat ehli büyük zatlar tarafından keşfen görüldüğünü ve Allah'ın rahmetinin genişliğinin de bunu gerektirdiğini söyler.
Risalet-ün-Nurun hakikî ve sâdık şâkirdleri (talebeleri) mabeynindeki (arasındaki) düstur-u esasî (temel bir kural) olan iştirâk-i a'mâl-i uhreviye (ahiret amellerinde ortaklık) kanuniyle ve samimî ve sâdık tesanüd (dayanışma) sırrıyla herbir hâlis ve hakikî şâkird, bir dil ile değil, belki kardeşleri adedince dilleriyle ibadet edip istiğfar eder. Bin taraftan hücum eden günahlara karşı bin dil ile mukabele eder. İhlâs ve sadâkat ve Sünnet-i Seniyyeye mütâbaat ve hizmet derecesine göre o küllî ubudiyete sahib olur. (Kastamonu Lahikası)
Şahs-ı maneviden alınan hisse kişinin kalb, ruh, fikrin ihlası, istikameti, samimiyeti, teslimiyeti, yerine getirmeye çalıştığı talebelik şartları vs. ne kadar ictima ederse insan o nisbette nur alır, feyiz alır ve manen istifade eder.