"İşte şu üç misâl gibi, insanlar, insana verilen cihâzât-ı ma‘neviyeyi eğer nefsin ve dünyanın hesabıyla isti‘mâl etse ve dünyada ebedî kalacak gibi gāfilâne davransa, ahlâk-ı rezîleye ve isrâfât ve abesiyete medâr olur. Eğer hafiflerini dünya umûruna ve şiddetlilerini vezâif-i uhreviyeye ve ma‘neviyeye sarf etse; ahlâk-ı hamîdeye menşe’, hikmet ve hakîkate muvâfık olarak saadet-i dâreyne medâr olur." (9. mektup) Burada "hafif" kelimesini nasıl anlamalıyız?
Cenab-ı Hak insana bir takım his ve duygular vermiştir. Ta ki insan hem dünya hem ahiret işleri için sarf etsin. Bu duyguların hafif ve şiddetli mertebeleri vardır. Kişi hadiselerin kıymetine göre bu hislerini şiddetli ya da hafif mertebe olarak sarf etmelidir.
Üstadımızın bahsettiği ‘’hafiflerini dünya umuruna’’ tabirini bu açıdan ele alacak olursak Üstadımız kısa ve geçici olan dünyaya ancak bu hislerin hafif mertebesi kullanılmalıdır, buyuruyor.
Bu ifadeden önce de ebedi olan ve cennet yurdunun içinde bulunduğu ahiret için ise bu hislerin şiddetli mertebelerini kullanmak gerektir buyuruyor.
Örneğin Cenab-ı Hak bize istikbal endişesi hissi vermiştir. Bu endişe hissi eğer insanın daimi olarak içinde kalacağı ahirete yönelik olursa elebette ki şiddetli mertebede kullanılacaktır.
Fakat dünyada bir meslek sahibi olmak ve geçimini sağlamak endişesine gelince dünyanın kısalığı ve geçiciliği düşünülüp bu hissin hafif mertebesi kullanılmalıdır.
Yine her insanda inat hissi vardır. Kişi bu inat hissini günaha girmemek ve hakta sebat etmek için en yüksek mertebede kullanmalıdır. Çünkü günahlar insanın ebedini hayatını tehlikeye atar ve onu cehenneme doğru sürükler. İşte insan bu tehlikeden kurtulmak için inat hissine en azami mertebede kullanmalıdır.
Fakat dünyalık bir malı elde etmede kişi inat ettiği vakit o malın faniliğini düşünüp o inat hissini en hafif mertebede kullanmalıdır.
Dinimiz bu hislerimizi tamamen ahirete kullanmayı emretmediği gibi tamamen dünyaya sarf etmeyi de yasaklamıştır. Helal dairesinde kalmak ve dünya işleri ahiret işlerine mani olmamak şartıyla bu hislerini dünyaya kullanmayı caiz görmüştür.
Örneğin Peygamberler ve sahabe efendilerimiz de geçimini sağlamak amacıyla bir meslekle meşgul olmuşlardır. Fakat onlar dünyayı ahiretin tarlasıgörüp yeri geldiğinde bütün varlığını Allah rızası için sarf edebilmişlerdir.
Ayırca bakınız.
/soru-cevap/muhabbet-ve-diger-hisler