Biz müminler kainattaki yardımlaşma düstüruna inanıyoruz. Bitkiler hayvanların, hayvanlar insanların yardımına koşuyor. Bazı tabaitçılar şunu soruyor: "Allah benim midemi düşünüyor, şefkat ediyor. Peki benim yediğim ineğin canına şefkat edilmesi nerede kaldı?"
Allah'a ve ahirete inamayan bir insanın böyle şeyler sorması normaldir. O inanmasa da bizim neye inandığımızı ona anlatabiliriz ve bu konuda bir çelişki içinde olmadığımız gösterebiliriz.
1- Allah kainat ağacını insan meyvesini versin diye yaratmıştır. Bu ağacın diğer dal, yaprak ve çiçekleri de kıymetli ise de hepsi meyveye hizmet eder.
2- İnek, koyun, tavuk gibi bazı evcil hayvanlar sırf insana rızık olsunlar diye yaratılmışlardır.
3- İnsanın vazifesi ise o rızıklar vesilesiyle Allah'a şükür ve minnetdarlık duymak ve ibadet etmektir.
4- Ölen hayvanların ruhları bakidir ve yok olmazlar. Dünyada yaptıkları rızık olma hizmetinin mükafatını ahirette ebedî bir vücut ve saadet kazanarak alacaklardır. Dünyada kurban edilen hayvanların Sırat Köprüsünde sahibine binek olacağını haber veren hadis bunun bir numunesidir.
5- Dinimiz bu hayvanların eziyet edilmeden ve en acısız bir şekilde kesilmesini emreder. Kesildikleri anlarda çok kısa bir zaman için, bir korku ve acı hissedebilirler. Fakat bunun mükâfatını ahirette alacaklardır.
6- Hayvanların şuurları çok zayıf olduğundan kesilmek üzere götürülürken kesileceklerini fark edip de büyük manevî azablar falan çekmezler. Hatta bir arkadaşı kesilirken az ötede diğeri otlamaya devam eder. Bu da Allah'ın onlara bir lütfudur.
7- Kesildikleri anda dahi sinirin kesilmesiyle hissetme kabiliyeti sona erer ve hiç bir şey hissetmezler. Bunu Bediüzzaman Hazretleri şöyle anlatır:
"Hayvanın mazi ve müstakbeli yok. Ne geçmişten elemler ve teessüfler alır ve ne de gelecekten endişeler ve korkular gelir. Lezzetini tam alır. Rahatla yaşar, yatar. Hâlıkına şükreder. Hattâ kesilmek için yatırılan bir hayvan, birşey hissetmez. Yalnız bıçak kestiği vakit hissetmek ister, fakat o his dahi gider. O elemden de kurtulur. Demek en büyük bir rahmet, bir şefkat-i İlahiye, gaybı bildirmemektedir ve başa gelen şeyleri setretmektedir (gizlemektir). Hususan masum hayvanlar hakkında daha mükemmeldir." (Meyve Risalesi)
Hayvanların dünyada çektikleri sıkıntıların karşılığını ahirette alacaklarını Hz. Üstad şöyle ifade eder:
"Hem o Rahman'ın nihayetsiz rahmetinden uzak değil ki, nasıl vazife uğrunda, mücahede işinde telef olan bir nefere (askere) şehadet rütbesini veriyor ve kurban olarak kesilen bir koyuna, âhirette cismanî bir vücud-u bâki (maddî ebedî bir vücut) vererek Sırat üstünde, sahibine burak gibi bir bineklik mertebesini vermekle mükâfatlandırıyor.
Öyle de, sair zîruh (canlı) ve hayvanatın dahi, kendilerine mahsus vazife-i fıtriye-i Rabbaniyelerinde ve evamir-i Sübhaniyenin itaatlerinde telef olan ve şiddetli meşakkat çeken zîruhların (canlıların), onlara göre bir çeşit mükâfat-ı ruhaniye ve onların istidadlarına göre bir nevi ücret-i maneviye, o tükenmez hazine-i rahmetinde baîd (uzak) değil ki bulunmasın. Dünyadan gitmelerinden pek çok incinmesinler, belki memnun olsunlar." (17. Söz)
Yine Üstad Bediüzzaman hayvanların ahiretteki hallerini şöyle anlatır:
"Hayvanların ruhları bâki kalacağını ve Hüdhüd-ü Süleymanî (A.S.) ve Neml'i ve Naka-i Sâlih (A.S.) ve Kelb-i Ashab-ı Kehf (Kur'an'da bahisleri geçen, Süleyman as.ın kuşu ve karıncası, Salih as.ın devesi ve Ashab-ı Kehf'in köpeği) gibi bazı efrad-ı mahsusa (hususi ferdler); hem ruhu, hem cesediyle bâki âleme gideceği ve herbir nev'in arasıra istimal için birtek cesedi bulunacağı rivayet-i sahihadan anlaşılmakla beraber; (Allah'ın icraatlerinde görünen) hikmet ve hakikat, hem (Allah'ın) rahmet ve rububiyet (Rabliği) öyle iktiza ederler (gerektiriler)." (3. Şua)