Havârik-i medeniyet dedikleri şeyler ve keşfiyâtlarına medâr-ı iftihâr zannettikleri emirler, ma‘nevî bir duâ netîcesidir. 1
Dua sadece el açıp istemek değildir; bir de "ihtiyaç lisanı" ile yapılan dualar vardır. İnsanlar bir şeye şiddetle ihtiyaç duyup o yolda çalıştıklarında (deneyler, araştırmalar, çabalar), aslında lisan-ı hal ile Allah’tan o keşfi istemiş olurlar. İnsanlık, bulduğu teknolojik harikalarla gururlanıp bunları tamamen kendi dehasına mal etme eğilimindedir. Ancak bu cümle der ki: Bu keşifler insanın dehasından ziyade, Allah'ın o dönemdeki insanlığın ihtiyacına ve çalışmasına verdiği bir cevaptır. Medeniyet harikaları, İlahi rahmetin insanlığa bir ikramıdır. İnsanlık lisan-ı ihtiyacıyla (muhtaçlık diliyle) o rahatlığı ve terakkiyi istemiş, Allah da fizik kanunlarını o isteğe cevap verecek şekilde tanzim etmiştir.
Özetle; teknolojik harikalar, insanın kendi dehasıyla övüneceği birer başarı madalyası değil; samimi bir çalışmayla kapıyı çalan insanlığa, rahmet hazinesinden sunulan birer ihsandır.
Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, c. 1, s. 129

