Öncelikle ifade etmek gerekir ki; uzaklık ve yakınlık gibi mesafe bildiren kavramlar, yaratılmış; yani zaman ve mekânla sınırlı varlıklar için geçerlidir. Zaman ve mekânın ötesinde olan Allah için zamansal ve mekânsal yakınlık-uzaklık söz konusu değildir. O’nun varlığı, isim ve sıfatlarının varlıklar üzerindeki tecellî ve yansımalarıyla bilinir; fakat Cenab-ı Hakk'ın mahiyetini bu dünyada kavramamız mümkün değildir. Sorduğunuz yakınlık-uzaklık meselesi hakkında Bediüzzaman Hazretleri şöyle bir açıklama yapmaktadır:
Cenâb-ı Hakk, bize gayet karîbdir. Biz ondan gayet derecede uzağız. Nasıl ki güneş, elimizdeki ayna vâsıtasıyla bize gayet yakındır ve yerde her bir şeffaf şey, kendine bir nevi‘ arş ve bir çeşit menzil olur. Eğer güneşin şuûru olsaydı, bizimle aynamız vâsıtasıyla muhâbere ederdi. Fakat biz ondan dört bin sene uzağız. Bilâ-teşbîh velâ-temsîl, Şems-i Ezelî, her şeye her şeyden daha yakındır. Çünkü Vâcibü’l-Vücûd’dur, mekândan münezzehtir. Hiçbir şey ona perde olamaz. Fakat her şey nihâyet derecede ondan uzaktır.1
Yani Cenâb-ı Hak her şeye gayet yakındır; fakat biz O’na pek uzağız. Mesela, Güneş nurani olduğu için elimize bir ayna alıp ona baksak, ışığı, ısısı ve yedi rengi avucumuzun içine girer; bu mânâda Güneş adeta yanımızdadır. Sadece bizim değil, bütün canlıların da aynı anda yanındadır. Hattâ Güneş akıl ve idrak sahibi bir varlık olsaydı, elimizdeki ayna vasıtasıyla bizimle bire bir konuşabilirdi; tıpkı telefonla bir arkadaşımızla görüntülü görüştüğümüz gibi. Buna rağmen biz Güneş’ten 150 milyon kilometre uzağız.
Evet güneş bizden ne kadar uzak olursa olsun nuraniyet özelliği ille bize göz bebeğimizden daha yakındır. Hatta kemiklerimizin içine kadar etki ederek D vitamini ve mineraller gibi vücudumuza birçok etkisi vardır. Güneş bize bu kadar müdahalede bulunduğu halde, insan ne Güneşe ne de onun ışığına herhangi bir müdahalede bulunamaz.
Aynen bu örnekte olduğu gibi Cenab-ı Hak "ilim, irade, kudret" gibi sıfatlarının yansıması ile bizlere bizden daha yakındır. Bizi istediği şekilde görür, bilir ve kudreti ile tasarrufta bulunur. Allah zaman ve mekândan münezzeh olması yönüyle tüm insanlar üzerinde aynı şekilde tasarrufta bulunur. Zaman ve mekân onu etkisi altına alamaz. Bunun için onun bize her açıdan ilim ve kudreti ile yakın olduğunu bilmekteyiz. Fakat biz tüm kusur, eksikliğimiz ve acziyetimiz ile ondan fersah fersah uzağız. Fakat haşa Allah zatı ile hiçbir maddenin ve de zamanın da içinde değildir. Ama isim ve sıfatlarının tecellisiyle de her şeye etki ve kontrol ettiğini oralardaki mükemmel sanatlardan görüyoruz ve biliyoruz.
Bediüzzaman Said Nursi, Mektubât, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s. 135

