23. Söz 4. Noktada geçen "Yoksa bir sinekten vaveyla eden ahmak ve haylaz bir çocuk gibi ben kuvvetimle bu kabil-i teshir olmayan ve bin derece ondan kuvvetli olan acip şeyleri ve ademleri teshir ediyorum ve fikir ve tedbirimle kendime itaat ettiriyorum deyip küfran-ı nimete sapmak insaniyetin fıtratı asliyyesine zıt olduğu gibi şiddetli bir azaba kendini müstahak eder." kısmını nasıl anlamalıyız
Üstad Hazretleri burada teşbihle bir hakikati beyan etmiş. Kâinatta bizim irademiz ve gücümüz dışında birçok olay var. Hatta şuurumuzun dahi taalluk etmediği olaylar var. Fakat perde arkasında ise bu sistemi kuran ve insanların hizmetine sunan bir irade var. Ve O irade olmasaydı insan kendi aklıyla, gücüyle, iradesiyle hiçbir şey yapamazdı.
Mesela yürüngemiz, Dünya'nın 21-23 derece eğikliği, atmosfer gazlarındaki denge bunların harikuladeliği ve sağladığı sonuçlarda insanın en ufak bir etkisi yoktur. Şimdi insan "haylaz çocuk gibi ben kuvvetimle bunu yönetiyorum" derse elbette çocuktur der ve geçeriz.
Burada Bediüzzaman Hazretleri bir insanın kendi aklıyla güneşi, ayı, atmosferi ve kendisinin iradesi olmadığı halde kendisine nisbetle ben yapıyorum derse sözlerine itibar edilmeyen haylaz bir çocuktan farkının olmadığını ifade ediyor.
Ayrıca böyle söyleyen bir insan kendisine ihsan edilmiş olan nimetleri görmemek ve şükr etmemekle küfran-ı nimete sapmış olur. İnsan yaratılışının gereği olarak ihsana karşı minnet duyması ve teşekkür etmesi gerekir. Fakat insanın bu nimetleri görememesi, şükr edemeyişi ve bu nimetleri kendi kuvvetiyle yönettiği gibi vehme kapılması fıtratına terstir. Ayrıca kendisine lutf edilen umumi nimetleri fark etmeden kendi kuvvetiyle hizmet ettirdiğini iddia eden insan elbette cehennemi kendi eliyle hak etmiş olur.