Kerbela hadisesini açıklarmısınız.?
Âl-i Beyt'e muhabbeti, Kur'ân emrediyor. Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm da çok teşvik etmiştir. Muhabbet iki kısımdır.
Biri: Mana-yı harfiyle, sevmektir. Yani: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hesabına, Cenab-ı Hak namına, Hazret-i Ali ile Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ve Âl-i Beyt'i sevmektir. Şu muhabbet Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın muhabbetini ziyadeleştirir. Cenab-ı Hakk'ın muhabbetine vesile olur. Şu muhabbet meşrudur, aşırısı zarar vermez, hukuka tecavüz etmez, başkalarını kötülemeyi ve düşmanlık etmeyi gerektirmez.
İkincisi: Mana-yı ismiyle muhabbettir. Yani bizzât onları sever. Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ı düşünmeden, Hazret-i Ali'nin kahramanlıklarını ve olgunluğunu ve Hazret-i Hasan ve Hz.Hüseyin'in yüksek faziletlerini düşünüp sever. Hattâ Allah'ı bilmese de, Peygamber'i tanımasa da yine onları sever. Bu sevmek, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın ve Cenab-ı Hakk'ın muhabbetini sonuç vermez.
Hem bu sevgi aşırı olsa, başkalarını kötülemeyi ve düşmanlık etmeyi doğurur. Bu tarz bir muhabbet insanlar için zararlıdır.
Hem Ümm-i Seleme'nin, daha diğerlerin rivâyet-i sahihi ile Resûlü Ekrem(sav) haber vermiş ki: Hazret-i Hüseyin, [Taff] yani Kerbelâ'da katledilecektir." haberi elli sene sonra, ciğerleri yakan olay vukua gelip, o gaybe ait haberi tasdik etmiştir.
Amma Hazret-i Hasan ve Hüseyin'in Emevîlere karşı mücadeleleri ise, din ve milliyet mücadelesi, muharabesi idi. Yani: Emevîler, İslam Devletini, Arab milliyeti üzerine kurup miliyetçiliği ön plana çıkardıklarından dolayı din bağını ikinci plana bıraktılar. Böyle yapmakla iki yönden zarar verdiler:
Birisi: Diğer milletleri inciterek İslamiyet hakkında korkuya düşürdüler. Korkuttular. Müslüman olmalarını geçiktirdiler.
Diğeri: Milliyetçilik, ırkçılık esasları, adaleti ve hakkı takib etmediğinden zulmeder. Adalet üzerine gitmez. Çünkü ırkçı davranan bir idareci, milletdaşını tercih eder, adalet edemez.
Halbuki milliyet bağı din bağının yerine geçmez ve geçirilmemeli. Dinin yerini ırkçılık alırsa adalet edilmez, hakkaniyet gider. İşte Hazret-i Hüseyin din bağını esas tutup, hak neyi gerektiriyorsa onu yapan, haktan ve doğruluktan ayrılmayan adaletli, doğru, yerinde olarak onlara karşı mücadele etmiş, tâ makam-ı şehadete nail olmuş.
Eğer denilse: Bu kadar haklı ve hakikatlı olduğu halde, neden başarılı olmadı? Hem neden kader-i İlahî ve rahmet-i İlahiye onların feci bir akibete uğramasına müsaade etmiş?
[Elcevab] Hazret-i Hüseyin'in yakın taraftarları değil, fakat cemaatine katılan diğer milletlerde, yaralanmış milli gururlarından dolayı, Arab milletine karşı bir intikam fikri bulunması Hazret-i Hüseyin ve taraftarlarının safi ve parlak mesleklerine zarar verip, mağlubiyetlerine sebeb olmuş.
Amma kaderin feci akibetlerine izin vermesinin hikmeti ise: Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin ve onların hanedanları ve nesilleri, manevî bir saltanata aday idiler. Dünya saltanatı ile manevî saltanatın şahıslarda birleşmesi oldukça zordur. Onun için onları dünyadan küstürdü, dünyanın çirkin yüzünü gösterdi. Tâ, kalben dünyaya karşı alâkaları kalmasın. Onların elleri geçici ve görünüşte olan bir saltanattan çekildi; fakat parlak ve daimî bir manevi saltanata tayin edildi. Basit valiler yerine, evliyaların şahlarına merci' oldular.
[Eğer denilse] "O mübarek zâtların başına gelen o feci gaddarane muâmelenin hikmeti nedir?
[Elcevab] Hazret-i Hüseyin'in muhalifleri olan Emevîlerin saltanatında, merhametsiz zulümlere ve haksızlıklara sebebiyet verecek (üç esas) vardı:
(Birisi) Merhametsiz siyasetin bir düsturu olan: "Hükûmetin selâmeti ve asayişin devamı için, şahıslar feda edilir."
(İkincisi) Onların saltanatı, milliyetçilik ve ırkçılık üzerine kurulu bir sistem olduğu için, milliyetçiliğin gaddarane bir düsturu olan: "Milletin selâmeti için her şey feda edilir."
(Üçüncüsü) Emevîlerin Hâşimîlere karşı geçmişlerindeki rekabet damarı, Yezid gibi bazılarda bulunduğu için, şefkatsiz bir haksızlığa kabiliyet göstermişti.
Dördüncü bir sebeb de Hazret-i Hüseyin'in taraftarlarında bulunuyordu ki; Emevîler milliyetçiliklerinden dolayı diğer milletlerin insanlarına ikinci sınıf vatandaş gözüyle bakmaları ve öyle davranmaları ve köle muamelesi yapmaları ve milli gururlarını kırmaları yüzünden, diğer milletler Hazret-i Hüseyin'in cemaatine intikam almak için ve karışık niyetlerle destek verip girdikleri için, Emevîlerin ırkçılık damarına fazla dokunmuş, gâyet gaddarane ve merhametsizcesine meşhur faciaya sebebiyet vermişlerdir.
Sayılan dört sebeb tarihte görünen sebeblerdir. Kader noktasından bakıldığı vakit; Hazret-i Hüseyin ve akrabasına o facia sebebiyle hasıl olan uhrevi netice ve ruhani saltanat ve manevi makam o kadar kıymetlidir ki, o facia ile çektikleri zahmet, gâyet kolay ve ucuz düşer. Nasılki bir nefer, bir saat işkence altında şehid edilse; öyle bir mertebeyi bulur ki, on sene başkası çalışsa, ancak o mertebeyi bulur. Eğer o nefer şehid olduktan sonra ona sorulabilse, "Az bir şey ile pek çok şeyler kazandım" diyecektir.