Sahura kadar uyumayip ibadet etmek mi daha faziletli; yoksa uyuduktan sonra uyanıp öyle ibadet etmek mi?
Bir ayette mealen şöyle buyurulmaktadır: “Seherlerde de onlar istiğfâr ederler (mağfiret dilerler)di.”[1]
“Peygamber Efendimiz ’in (a.s.m) sahurla ilgili söz ve uygulamalarından hareketle fakihler, sahura kalkmanın ve sahuru geciktirmenin sünnet olduğunu söylemişlerdir.
Âlimler, sahurun oruca dayanma gücü verdiğini, maddi-manevi bereketlere vesile olacağını bildirmişlerdir. Çünkü kişi sahura kalkmakla seher vaktini uyanık geçirmiş ve bu vakitte hem dua hem de istiğfar etmek suretiyle cennet ehlinin özelliklerine sahip olmuştur (Zâriyât, 51/18). Bu şekilde manevi lezzetlerle başlanan oruç daha canlı, daha şevkli tutulur.”[2]
Başka bir ayette de mealen: “(Onlar:) Sabredenler, doğru olanlar, itâat edenler, (mallarını Allah yolunda) sarf edenler ve seherlerde (sabah namazı vaktinden önce) mağfiret dileyenlerdir.”[3]
Bir hadis-i Şerifte de mealen: “Allah, her gece dünya semâsına gecenin son üçte biri kaldığında rahmetiyle tecellî eder ve şöyle buyurur: ‘Bir isteyen yok mu ki onun istediğini vereyim? Bir duâ eden yok mu ki ona icâbet edeyim? Bir mağfiret dileyen yok mu ki kendisini bağışlayayım?’ ”[4]
Bununla beraber Hz. Peygamber’in gecenin son bölümünü özellikle fecirden önceki zaman dilimini (sahur vakti ve sonrası) ibadet, dua ve istiğfarla geçirmeyi tavsiye eden hadisleri bulunmaktadır.[5]
Gerek âyet-i kerîmelerden gerekse bahsi geçen hadislerden, karanlıkların aydınlığa dönüştüğü, aynı zamanda uykunun en tatlı olduğu sahur vaktinde gafletten uzak olup kendini yoğun biçimde ibadete vermenin ve Allah’a yakarışta bulunmanın ayrı bir değere sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak bütün bunlarla beraber kulun kendisini Allah’a en yakın hissettiği ve iç huzuru (huşu) bulduğu zamanlar dua, istiğfar ve ibadet için makbul vakitler olarak kabul edilir. Bundan dolayı her zaman Allah’a yalvarış ve yakarışta bulunmak makbuldür.
Sonuçta eğer sabaha kadar aykta kalıp hep ibadet ve dua ile meşgul olunuyorsa bu durum uyumaktan daha iyidir.
[1] Zâriyât, 51/18.
[2] Din İşleri Yüksek Kurulu
[3] Âl-i İmrân, 3/17.
[4] Kurtubî, c. 2/4, 39.
[5] Buhârî, “Daavât”, 14; “Vitr”, 1, 2; Tirmizî, “Tefsîr”, 16/1).