Peygamber Efendimizin (sav) sahurla ilgili söz ve uygulamalarından hareketle fakihler, sahura kalkmanın ve sahuru geciktirmenin sünnet olduğunu söylemişlerdir.
Âlimler, sahurun oruca dayanma gücü verdiğini, maddi-manevi bereketlere vesile olacağını bildirmişlerdir. Çünkü kişi sahura kalkmakla seher vaktini uyanık geçirmiş ve bu vakitte hem dua hem de istiğfar etmek suretiyle cennet ehlinin özelliklerine sahip olmuştur. Bu şekilde manevi lezzetlerle başlanan oruç daha canlı, daha şevkli tutulur. Nitekim bir âyette Rabbimiz şöyle buyurulmaktadır:
Seherlerde de onlar istiğfâr ederler (mağfiret dilerler)di.1
Başka bir âyette de Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
(Onlar:) Sabredenler, doğru olanlar, itâat edenler, (mallarını Allah yolunda) sarf edenler ve seherlerde (sabah namazı vaktinden önce) mağfiret dileyenlerdir.2
Yine gece vakitlerinin kıymeti ile ilgili bir hadis-i şerif şöyledir:
“Allah her gece, gecenin ilk üçte biri geçtiğinde dünya semasına iner (rahmet nazarıyla bakar) ve "Melik benim! Melik benim! Var mı bana dua eden, onun duasını kabul eyleyeyim? Var mı benden isteyen, istediğini vereyim? Var mı benden mağfiret dileyen, onu affedeyim?" buyurur. Ve bu hâl tanyeri ağarıncaya kadar böylece devam eder.” 3
Bununla beraber Sevgili Peygamberimizin (sav) gecenin son bölümünü özellikle fecirden önceki zaman dilimini (sahur vakti ve sonrası) ibadet, dua ve istiğfarla geçirmeyi tavsiye eden hadisleri bulunmaktadır.4
Gerek âyetlerden gerekse bahsi geçen hadislerden, karanlıkların aydınlığa dönüştüğü, aynı zamanda uykunun en tatlı olduğu sahur vaktinde gafletten uzak olup kendini yoğun biçimde ibadete vermenin ve Allah’a yakarışta bulunmanın ayrı bir değere sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak bütün bunlarla beraber kulun kendisini Allah’a en yakın hissettiği ve iç huzuru (huşu) bulduğu zamanlar dua, istiğfar ve ibadet için makbul vakitler olarak kabul edilir. Bundan dolayı her zaman Allah’a yalvarış ve yakarışta bulunmak makbuldür.
Sonuçta eğer sabaha kadar ayakta kalıp hep ibadet ve dua ile meşgul olunuyorsa bu durum uyumaktan daha iyidir.
Zariyat, 51/18
Âl-i İmrân, 3/17.
Müslim, Müsâfirîn, 169.
Buhârî, “Daavât”, 14; “Vitr”, 1, 2; Tirmizî, “Tefsîr”, 16/1

