Bayramların ve bayram namazının fazileti ve önemi nedir?
Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı, farklı özellikler taşıyan iki mübarek gündür. Ramazan ayında bir ay müddetle oruç tutularak Allah'ın rızâsı aranır. Mü'minler büyük bir manevî ordu gibi Allah'a azamî surette asker olma şuuruna ererler. Allah'ın haram kıldıkları şöyle dursun İlahî emre uyarak yeme, içme gibi meşru olan âdetlerini terk ederek bir nevi melekleşirler. Öte yandan bu ayda fitre dediğimiz yaratılış sadakası verilir. İşte Ramazan bayramı böyle bir imtihanı başarmanın verdiği sevincin yaşandığı bir gündür.
Kurban Bayramında ise milyonlarca mü'min İslâm dünyasının muhteşem bir kongresi hükmünde olan hac ibâdetini yerine getirmek için Kabe'ye akın ederler. Arafat'ta el açıp Rablerine duada bulunurlar. Yine bu bayramda dünyanın dört bir yanındaki mü'minler nimetlere bir şükür ifadesi olarak kurbanlar keserek Allah rızâsını kazanmaya çalışırlar.
Bayram namazı, biri ramazan bayramında diğeri kurban bayramında olmak üzere yılda iki defa kılınan iki rek‘atlık bir namazdır. Bayram namazı Hanefî mezhebinde, cuma namazının vücûb şartlarını taşıyan kimselere vâciptir. Şâfiî ve Mâlikîler'e göre müekked sünnet, Hanbelîler'e göre ise farz-ı kifâyedir. Bayram namazının sıhhat şartları, Hanefîler'e göre, hutbe hariç, cuma namazının sıhhat şartları ile aynıdır. Sadece hutbenin hükmü bakımından aralarında fark vardır. Yani cuma namazında hutbe sıhhat şartı olduğu halde, bayram namazında sünnettir. Yine hutbe cuma namazında namaz-dan önce, bayram namazında ise namazdan sonra okunur.[1]
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah indinde günlerin en büyüğü Kurban bayramı günüdür, bunu, fazilette Nefr günü (teşrik günlerinin ikinci günü) takib eder."[2]
Bayram Namazları;
- Toplumda birlik ve beraberlik duygularını geliştirir.
- Müslümanların kardeşlik duygularını pekiştirir.
- Toplumun hassas gurupları olan yetimler, öksüzler, yardıma muhtaç kimseleri sevinmesine vesile olur.
- Zenginler ve fakirler arasında yardımlaşma ve kaynaşmaya vesiledir.
- Müslümanların sevinç ve neşe günleridir.
Nitekim Hz. Peygamber Mekke`den Medine`ye hicret ettiği zaman, Medinelilerin iki bayramı olduğunu öğrendi. Medineliler bu bayramlarında oyun oynar ve eğlenirlerdi. Bu durumu gören Hz. Peygamber Allah Teâlâ size kutladığınız bu iki bayrama bedel olarak daha hayırlısını, Ramazan Bayramı ile Kurban bayramını lûtuf olarak vermiştir. "[3]
Hadis-i şeriflerden Allah (cc) katında bayram günü ve bayram namazının kıymetinin yüksek olduğu anlaşılmaktadır.
“Allah, Ramazan ve Kurban bayramı günlerinde yeryüzünde rahmetiyle tecelli eder. Öyle ise namaz ve ziyaret için evlerden dışarıya çıkın ki, rahmet size dokunsun."[4]
Bayram namazları küçük günahlara kefarettir.[5]
"Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim her iki bayramın da gecesini, Allah'tan sevap umarak ibadetle geçirirse kalplerin öldüğü günde kalbi ölmez."[6]
Bayram günlerinde dinî hassasiyetini büyük çapta kaybetmiş olsa bile pekçok insanın bayram namazını kılabilmek için camilere akın ettiklerini görürüz. Camiler namaz için gelenleri almaz olur. Namazda rütbesi, makamı, serveti ne olursa olsun, herkes Allah'ın huzurunda saf bağlar. Ona kul olmanın hazzını yaşar.
Bayram günleri, büyükleri, akrabayı ziyaret etme günleridir. Bu ziyaretleri yapanlar büyük sevap kazanırlar. Peygamberimiz bir hadislerinde bununla ilgili olarak şöyle buyurmuşlardır:
"Allah, Ramazan ve Kurban Bayramı günlerinde yeryüzüne rahmetiyle tecellî eder. Öyle ise namaz ve ziyaret için evlerden dışarı çıkın ki, rahmet size dokunsun." [7]
Bayram günlerinde şahlanan yardımlaşma, hediyeleşme ve ziyaret ruhu sadece hayattakilere münhasır kalmaz. Dünyadan gidip kabirlerinde bir Fatiha bekleyenlere de uzanır. Kabirler de ziyaret edilerek oralarda yatanların ruhlarına mânevi hediyeler gönderilir.
Bayram günlerinde çocukları sevindirmek, neşelendirmek, okşamak da sünnettir. Peygamberimiz bayramlarda çeşitli hediyelerle çocukları sevindirmiştir.
Bayram günleri, dargınların barıştığı, kardeşliklerin kuvvetlendiği günler olması bakımından da mühimdir. Burada bayram vesilesiyle hissiyatını bastırıp dargın olduğu birisini ziyarete, giden kimsenin manen büyük bir kazanç eide edeceğini de hatırlatalım.
Her vesile ile bizleri ibadete ve âhiret amellerine teşvik eden Sevgili Peygamberimiz, yılın iki bayram gecesinde kalkıp ibâdet yapmayı tavsiye ederdi. Bu geceleri ibâdetle geçirmenin kalbin gafletten kurtulmasına vesile olduğunu bildirirdi. Bir hadislerinde şöyle buyurmuştur:
"Sevabını Allah'tan bekleyerek iki bayraragecesinde kalkıp ibâdet eden kimsenin kalbi, kalplerin öldüğü gün ölmez." [8]
Bayram günleri sevinç günleri olduğu için, bu sevincin açıklanmasına sebep olacak meşru dâirede olan ve günah unsurları taşımayan oyun ve eğlenceler caizdir. [9]
Ancak eğlencenin gaflete dönüşmemesi gerekir. Bunun yolu da Allah'ı mümkün mertebe hatırdan çıkarmamaktan geçer. Bediüzzaman Hazretleri bununla ilgili olarak şöyle der:
"Bayramlarda gaflet istilâ edip gayr-i meşru dâireye sapmamak için, rivayetlerde zikru İlaha [Allah'ı zikretmeye] ve şükre azim tergîbât [büyük teşvikler] vardır. Ta ki, bayramlarda o sevinç ve sürür nimetlerini şükre çevirip, o nimeti idâme ve ziyâdeleştirsin [devam ettirsin ve arttırsın] Çünkü şükür nimeti ziyâdefeş-tirir, gafleti kaçırır."[10]
[1] DİB, İslam İlmihali
[2] Ebu Davud, Menasik 19, (1765).
[3] Ebû Davûd, Salat 239, Neseî, I`deyn, 1; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 103, 178
[4] Camiussağir Hadis No: 1913
[5] Riyazüs Salihin 1. Cild Sh 471
[6] Kütüb-ü Sitte, Hadis No: 6513
[7] Câmiü's-Sagîr, 2:303.
[8] Ibni Mâce, Siyam: 67.
[9] Müslim, Salâtü'l-lydeyn: 20.
[10] Lem'alar