Bütün peygamberler gösterdikleri sayısız mucizeleriyle, ellerindeki kitaplarıyla ve sahip oldukları eşsiz ahlaklarıyla davalarını ispat ederek insanlara rehber olmuşlardır. Bu peygamberler, kendi davalarını tasdik edip doğrulamakla beraber, Sevgili Peygamberimizin (sav) peygamberliğine de kuvvetli birer delil olmuşlardır. Nitekim Musa (as) ve İsa (as) gibi peygamberlerde bulunan, bütün özellikler, mucizeler ve deliller en mükemmel şekliyle Sevgili Peygamberimizde (sav) bulunmaktadır. Bundan dolayı diğer peygamberlere iman eden bir kimsenin, Resul-i Ekrem Efendimizin (sav) peygamberliğini kabul etmesi gerekir.
Sevgili Peygamberimizin (sav) hak peygamber oluşunun en büyük delillerden biri de O’nun (sav) peygamberliğini ve yüksek makamını Tevrat, Zebur ve İncil gibi mukaddes kitapların detaylı bir şekilde haber vermesidir. Bu hakikat Kur’ân’da şöyle bildirilmiştir:
“Hani Meryemoğlu Îsâ, “Ey İsrâiloğulları! Muhakkak ki ben, benden önce (gönderilmiş) olan Tevrât’ı tasdîk edici ve benden sonra gelecek ismi Ahmed olan bir peygamberi müjdeleyici olmak üzere size Allah’ın (gönderdiği) bir peygamberiyim!” demişti.”[1]
“Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu (o peygamberi) kendi oğullarını tanımakta oldukları gibi tanırlar. Buna rağmen şüphesiz onlardan bir fırka, kendileri bile bile gerçekten hakkı gizlerler.”[2]
Semavi dinlerin temel kaynakları olan Tevrat ve İncil'de ve suhuflarda, son peygamber Hz. Muhammed'in (s.a.v.) geleceği ve özellikleri müjdelenmiştir. Bu kitaplarda , Peygamber Efendimiz'in (sav) adı, doğrudan veya dolaylı olarak Ahmed, Muhammed ve Mustafa anlamlarına işaret eden Süryanice ve İbranice özel tabirlerle zikredilmiştir: Özellikle Ahmed ve Muhammed isimlerinin açıkça geçtiği yerlerin sayısının az oluşu art niyetli müdahalelerle değiştirilmiştir.1
Eski semavi kitapların, gelecekteki en küçük hadiselerden dahi haber vermelerine rağmen bu dinlerin geçerliliğini sona erdirecek ve insanlık tarihinde emsalsiz bir büyük inkılabı, değişimi meydana getirecek olan Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'den (s.a.v.) ve onun getireceği dinden bahsetmemeleri aklen ve mantıken mümkün değildir.
Öyleyse o kitaplar Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'i (sav) ya kabul ederek veya reddederek muhakkak bahsetmeleri gerekir. Onları incelediğimizde Peygamberimizi reddeden ifadelerle karşılaşmıyoruz. Öyleyse O'nu tasdik eden cümleler bulunması gerekir. Bu kısım bilgiler ise çokça vardır. Bir önceki asırda yaşayan büyük İslâm âlimi Hüseyin Cisrî Hazretleri, o kitaplardan yaptığı incelemelerle, bozulmuş olmalarına rağmen, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'den (asm) bahseden tam 114 yer bulmuştur. Demek ki tahrif edilmeden önce çok daha fazlası da varmış.2
Bediüzzaman Hazretleri de o kitaplardan yaptığı incelemeyle bulduğu işaretlerden en mühimlerini kitabına almıştır. Onlardan bir kısmı şunlardır:
Sevgili Peygamberimizle (sav) alakalı semavi kitaplardaki delillerden bazılarını izah edelim:
a)Tevrat’ta Peygamber Efendimizi Haber Veren Ayetler
Allah insanlığa Sînâ'da teveccüh etti. Sâir'de tecelli buyurdu. Fârân dağlarında zuhur edip kemaliyle ortaya çıktı. Onun yanında tertemiz dostları olacaktır. Ve sağ elinde ateşten iki ağızlı balta bulunacaktır."[3]
Burada Allah’ın insanlığa Sînâ’da teveccüh etmesi, Sînâ dağında Hz. Musa’ya Tevrat’ı indirmesidir. Sâir’de tecelli etmesi Hz. İsa’ya İncil’i, “Sâir” isimli nahiyede indirmesine işarettir. Fârân dağlarında zuhur etmesi ise Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (sav) Kur’ân’ın indirilmesine işarettir. Zira Fârân, Mekke’nin eski isimlerindendir. Sağ elinde baltanın bulunması da Sevgili Peygamberimizin (sav) şeriatında cihadın meşruiyetine yani dinen caiz olduğuna işarettir.[4]
İleride İsrail oğullarının kardeşleri olan İsmail oğullarından senin gibi bir şanlı resul daha göndereceğim ve sözümü onun ağzına koyacağım. Benim vahyimle konuşacak. Onu kabul etmeyene azap vereceğim.”[5]
İsrail oğullarının kardeşleri İsmail oğullarıdır ve İsmail oğullarından daha önce hiç peygamber gelmemiş olup yalnızca ahir zamanda Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) gelmiştir. “Senin gibi” ifadesi Hz. Musa ile Hz. Muhammed’in şeriatlarındaki benzerliğe işaret etmektedir. Allah’ın, kelamını O’nun ağzına koyması ise ümmî olup okuyamadığı halde Kur’ân’ı ezberinden okumasına işarettir.[6]
“Mûsâ dedi ki: ‘Ey Rabbim, ben Tevrat'ta, insanlara iyiliği emredip onları kötülükten sakındırmak için çıkarılmış, Allah'a iman eden hayırlı bir ümmetin özelliklerini gördüm. Onu benim ümmetim yap.’ Allah buyurdu ki: ‘O, Muhammed[7] ümmetidir.”[8]
Bu ayette iyiliği emredip kötülükten sakındıran, insanlar içerisinden çıkarılmış en hayırlı bir ümmetten bahsedilmektedir. Sevgili Peygamberimizin (sav) ve ümmetinin en büyük özelliklerinden birisi de “emr-i bi'l-ma'rûf, nehy-i ani'l-münker” yapması yani iyiliği emredip kötülükten sakındırmasıdır. Bu düstur Kur’ân’da şöyle zikredilmektedir:
“O hâlde içinizden, hayra da‘vet eden ve iyiliği emredip kötülükten men‘ eden bir topluluk bulunsun! Ve işte kurtuluşa erenler, ancak onlardır.”[9]
“Muhammed, Allah'ın Resulüdür. Mekke onun doğum yeri, Medine hicret yeri, Şam onun mülküdür. Ümmeti ise hamd edici kimselerdir.”[10]
Görüldüğü gibi Tevrat’taki bu ayette Sevgili Peygamberimizin (sav) isminden, hicret edeceği şehir olan Medine’den, İslam ordularınca ileride fethedilerek İslam Devleti’ne katılacak olan Şam’dan açık ifadelerle bahsedilmektedir. Üstelik O zatın (sav) ümmetinin en belirgin vasfının çok hamd edici olduğu haber verilmektedir.
“İsmail'in annesi olan Hâcer, evlat sahibesi olacak. Ve onun evladından öyle birisi çıkacak ki, o evladın eli, umumun fevkinde olacak ve umumun eli huşû ve itaatle ona açılacak.”[11]
Yine Tevrat’ın bu ayeti de Sevgili Peygamberimizden (sav) haber vermektedir: Dünya tarihinde Hz. Hâcer’in neslinden olup peygamberlik davası ile ortaya çıkan iki peygamber vardır: Bunlardan biri İsmail (as), diğeri ise İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’dir. Bin dört yüz yıldır milyarlarca insanın kendisine biat etmek suretiyle el uzattıkları, onun dinine tabi oldukları peygamber ise yalnızca Sevgili Peygamberimizdir.
“Bahirden bahre (denizden denize) malik ve nehirlerden arzın maktaından (kesildiği yerden) ve sonuna kadar malik ola. Ve kendisine Yemen ve Cezayir hükümdarları hediyeler götüre. Ve padişahlar ona secde ve inkıyad ede (boyun eğe). Ve her vakit ona salat ve her gün kendisine bereketle dua oluna. Ve nurları Medine'den münevver ola. Ve zikri, sonsuza dek devam ede. Onun ismi, şemsin vücudundan (Güneşin varlığından) evvel mevcuttur; onun adı güneş durdukça münteşir ola (yayıla).”[12]
Bu ayet pek açık bir tarzda Sevgili Peygamberimizi (sav) tarif etmektedir. Çünkü Hazret-i Davud’dan sonra, Hz. Muhammed’den (sav) başka hiçbir peygamber; doğudan batıya kadar genişçe dinini yaymış, hükümdarları vergiye bağlamış, padişahları itaat altına almış değildir. Yine Tevrat’ta belirtildiği gibi her gün insanlığın beşte birinin salâvat ve dualarını alan ve nurları Medine'den parlayan kişi hiç şüphesiz Efendimiz (sav)’dir.[13]
b) İncil’de Peygamber Efendimizi Haber Veren Ayetler
“Eğer beni seviyorsanız, emirlerimi tutarsınız. Ben de Allah’a yalvaracağım ve o size başka bir Faraklit (hakikat ruhunu) verecektir; ta ki daima sizinle beraber olsun.”[14]
İncil’de geçen bu ayette Hazreti İsa’dan sonra “Faraklit” namında bir peygamberin geleceği müjdelenmiştir. “Faraklit”, “hak ile batılın arasını ayıran” manasında, Sevgili Peygamberimizin (sav) o kitaplardaki ismidir.[15]
Kur’ân-ı Kerîm’de yukarıda geçen ifadelerin bir benzeri şöyledir:
“Hani Meryemoğlu Îsâ, ‘Ey İsrâiloğulları! Muhakkak ki ben, benden önce (gönderilmiş) olan Tevrat’ı tasdîk edici ve benden sonra gelecek ismi Ahmed olan bir peygamberi müjdeleyici olmak üzere size Allah’ın (gönderdiği) bir peygamberiyim!’ demişti.”[16]
“Ruhu'l-Kudüs, o size her şeyi öğretecek ve size söylediğim her şeyi hatırınıza getirecektir.”[17]
“Allah’tan size göndereceğim Faraklit geldiği zaman, benim için şahadet edecektir.”[18]
“Bununla beraber ben size hakikati söylüyorum; benim gitmem sizin için hayırlıdır, çünkü gitmezsem Faraklit size gelmez; fakat gidersem onu size gönderirim. Ve o geldiği zaman günah için, salah için ve hüküm için dünyayı ilzam edecektir.”[19]
Bu üç ayette de “Faraklit” namında gelecek nebinin teselli verici olacağı, her şeyde âlim olacağı, Hazreti İsa’nın haber verdiği şeyleri hatırlatıcı ve onun hakkında şahit olacağı açıklanmıştır.
Bahsedilen sıfatlara sahip zat ise ancak Fahr-i Kâinat Efendimiz (sav) olabilir. Çünkü bu özellikler ve alametler yalnızca onda bulunmaktadır. Şöyle ki: Sevgili Peygamberimiz (sav) tesellicidir. Yani halkın doğru yolu bulmalarına yardım edici ve onlara maddi-manevî yol göstericidir. O’nun (sav) herkesten daha bilgili ve daha faziletli olduğu bilinen bir hakikattir. Sevgili Peygamberimiz (sav) insanları Hz. İsa'nın (as) davet ettiği tevhit ve imana davet etmiş, onun gibi insanları ahirete teşvik edip dünyanın geçici süs ve heveslerinden menetmiştir. Hz. İsa’nın peygamberliğine şahitlik etmiş, ona yapılan iftiralardan uzak olduğunu açıklamıştır.[20]
c) Zebur’da Peygamber Efendimizi Haber Veren Ayetler
“Çünkü bize bir çocuk doğdu, bize bir oğul verildi. Onun sultanlığı kürek kemikleri üzerindedir.”[21] Kitâb-ı Mukaddes’in İbranice nüshalarında da şöyle geçmektedir: “Kürek kemiği üzerinde nübüvvet alâmeti vardır.”[22]
Bu ifadelerden anlaşılan peygamberlik alametinin Peygamber Efendimizin (sav) kürek kemikleri üzerinde olduğudur. Sevgili Peygamberimizin (sav) kürek kemiğinde peygamberlik mührü bulunduğu ise mütevatir olarak, kesin ve sağlam bir surette bize ulaşmaktadır. Taberî de bu ayetin Sevgili Peygamberimizin (sav) sıfatlarıyla ilgili bir açıklama ve onun suretine ve alametlerine yönelik bir işaret olduğunu söylemiştir.[23]
Yâ Davud! Senden sonra, Ahmed, Muhammed, Sâdık ve Seyyid olarak anılacak bir peygamber gelecek. Onun ümmeti Allah'ın rahmetine mazhar olacak.”[24]
“Hak Sübhânehû âhir zamanda, kendinin ıstıfâ-gerde (seçtiği) ve bergüzîdesi (seçkin) kulunu ba‘s edecek (gönderecek). Ve ona Rûhu’l-Emîn Hazret-i Cibrîl’i (as) yollayıp dîn-i İlâhîsini ona ta‘lîm ettirecek (öğrettirecek). Ve o dahi Rûhu’l-Emîn’in ta‘lîmi vecihle (Cebrail’den aldığı şekliyle) nâsa (insanlara) ta‘lîm eyleyecek ve beynennâs (insanlar arasında) hak ile hükmedecektir. O bir nurdur. Halkı zulümâttan (karanlıklardan) çıkaracaktır. Rabbin bana kablelvukū (gerçekleşmeden önce) bildirdiği şeyi, ben de size bildiriyorum.” [25]
Görüldüğü gibi bu ayetlerde de çok açık bir surette Sevgili Peygamberimizin (sav) özellikleri zikredilmektedir. Yakın dönem âlimlerimizden olan Hüseyin Cisrî “Risale-i Hamidiye” adlı eserinde geçmiş kutsal kitaplardan -tahrif edilmelerine rağmen- Sevgili Peygamberimizin (sav) peygamberliğine dair yüz on dört delil çıkarmıştır. Bu gibi örneklerin kutsal kitaplar tahrif edilmeden önce daha çok olduğu düşünülmektedir. İslâm âlimleri kutsal kitaplardaki Sevgili Peygamberimize (sav) dair bilgileri tespit ederek bunları peygamberlik delilleri arasında saymışlardır.[26]
(Bu parça Hayrat Neşriyat tarafından basılan Abdulkadir Ertaş’ın “Peygamberliğin İspatı” kitabından alınmıştır.)
Ayrıca bakınız:
Peygamber Efendimizin (sav) Peygamberlik Delilleri
Peygamberler Allah'ın Varlığına ve Birliğine Nasıl Şehadet Ederler?
Risale-i Nurdaki risalet delilleri
Kuranın En Büyük Mucizesi
Hz. Muhammed (sav) ‘in Peygamberliğinin Kâinattan Yola Çıkarak İspatı
Bediüzzaman, Zülfikar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 294
Bediüzzaman, Zülfikar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 293

