Soru

İnsanın Ebedi Hayatı kazanması / Kaybetmesi Meselesi

2.Lemada geçen; "Cihan dolu belâ başında varken, ne bağırırsın küçük bir belâdan, gel tevekkül kıl! " cümlesini izah eder misiniz?

Tarih: 13.05.2024 18:38:14
Okunma: 183

Cevap

Şu dünya imtihan yeridir. İnsan da şu dünyaya imtihan için gönderilmiştir. Bu imtihan neticesinde ya dünya genişliğinde ebedi bir cenneti kazanacak veya kaybedecektir. İnsan iman edip o imanın gereği olarak salih ameller işler, Allah’ın emir ve yasaklarına göre yaşarsa en az dünya genişliğinde ebedi bir cenneti kazanır. Fakat kişi iman saadetinden mahrum olarak ölürse dünya genişliğinde bu ebedi cenneten de mahrum olur.

Cümlede geçen “bela” kelimesinin bir anlamı da imtihandır. Yani cümle şunu ifade eder. “ Dünya genişliğinde ebedi bir cenneti kazanmak veya kaybetmek gibi büyük bir imtihan başında varken, dünyada başına gelen maddi musibetlerden dolayı niye feryad ve figan edersin? Bu dünyevî musibetlerden dolayı feryad ve figan etme! O musibeti verene (Allah'a) dayan! Tevekkül et! Asıl büyük imtihan olan ve sana dünya genişliğinde ebedi bir cenneti kazandıracak olan iman ve ibadeti dert edin!”

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) cehennemden en son çıkıp cennete girecek kişiye nasıl bir cennetin verileceğini bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

“Cennete en son giren kimse, bazen yürür, bazen ağlar. Ateş de arada sırada onu yalar geçer. Cehennemi tamamen geçince dönüp ona bir nazar eder ve: “Senden beni kurtaran Allah münezzehdir! Allah Teâla Hazretleri, bana evvelin ve ahirinden hiç kimseye vermediği şeyi verdi!” der. Derken ona bir ağaç gösterilir. “Ya Rabbi! der, beni şu ağaca yaklaştır da altında gölgeleneyim, suyundan içeyim!” Allah Teâla Hazretleri: “Ey âdemoğlu! Dilediğini versem benden başka bir şey istemezsin değil mi?” der. Adam: “Ey Rabbim, ondan başka bir şey istemeyeceğim!” der ve başka bir şey istemeyeceğine dair söz verir. Rabbi de onun özrünü kabul eder. Çünkü o, sabredemeyeceği şeyi görmüştür. Onu ağaca yaklaştırır. Adamcağız, onun gölgesinde gölgelenir, suyundan içer. Sonra adama, evvelkinden daha güzel bir ağaç daha gösterilir. Dayanamayıp: “Ey Rabbim! Beni şuna yaklaştır, gölgesinde gölgeleneyim, suyundan içeyim, artık senden başka bir şey istemeyeceğim!” der. Allah Teâla: “Ey âdemoğlu! Bana öncekinden başkasını istememeye söz vermemiş miydin? Ben seni yaklaştıracak olsam başka şeyler isteyeceksin!” der. Adam, başka şey istemeyeceği hususunda söz verir. Rabbi de onu mazur görür. Çünkü o, sabredemeyeceği şeyi görmüştür. Adamı ona yaklaştırır. Adam onun gölgesinde gölgelenir, suyundan içer. Sonra ona cennetin kapısının yanında bir ağaç yükseltilir. Bu ağaç diğer ikisinden daha güzeldir. Adam yine: “Ey Rabbim” Beni şuna yaklaştır da gölgesinde gölgeleneyim, suyundan içeyim, senden başka bir şey istemiyorum!” der. Rab Teâla: “Ey âdemoğlu! Sen ondan başka bir şey istemeyeceğine dair bana söz vermemiş miydin?” der. Adam: “Evet, Rabbim! Senden başka bir şey istemeyeceğim!” der. Rabbi onu mazur görür. Çünkü o, sabredemeyeceği bir şey görmüştür. Onu bu ağaca yaklaştırır. Adam ona yaklaştırılınca cennet ehlinin seslerini işitir. (Dayanamayıp): “Ey Rabbim! Beni cennete sok!” der. Rab Teâla: “Ey âdemoğlu! Beni senden kurtaracak şey nedir! Dünya kadarını ve beraberinde mislini versem razı olur musun!” der. Adam: “Ey Rabbim! Benimle istihza (alay) mı ediyorsun? Sen ki âlemlerin Rabbisin!” der.” İbnu Mes’ûd bu noktada güldü ve: “Niye güldüğümü sormuyor musunuz?” dedi. “Niye güldün söyle!” dediler. “Resûlullah Aleyhissalâtu Vesselâm da böyle gülmüştü. “Niye güldünüz?” diye soruldu da: “Rabbülalemin’in, adamın “Sen ki âlemlerin Rabbisin, benimle istihza (alay) mı ediyorsun?” demesine gülmesine gülüyorum!” dedi. Allah Teâla Hazretleri: “Ben seninle istihza (alay) etmiyorum. Lâkin ben, Azimüşşân dilediğimi yapmaya kâdirim!” buyurdular.”[1]


[1] Müslim, İman 310.


Yorum Yap

Yorumlar