Kainatta her maddenin her canlının ve her şeyin bir eşi var. Öyleyse (haşa) Allah'ın da bir eşi var sorusu aklımıza gelirse cevabı nasıl olurdu?
Deliller sağlıklı olması halinde sonuçta verilen hükümler isabetli olur. Yanlış duvara dayanan bir merdivene çıkmak insanı amacına ulaştırmaz.
Her şeyin bir çiftinin olması demek eşi olması demek değildir. Hem Allah her şeyden bir şey değil ki bu hüküm O'nun için geçerli olsun. Yanlış mukaddimeler/deliller üzerine kurulu bir ön kabul yanlış sonuçlar doğurur. Sorudan önce ön görülen basamaklar hatalıdır.
Cenab-ı Hakk mahlukat cinsinden değildir. Herşeyden önce mahlukat yaratılmıştır. Cenab-ı Hakk ise vacib-ül vücuddur. Yani varlığı kendindendir. Malukat maddi olduğu için çok kayıtlarla sınırlıdır. Cenab-ı Hak ise maddeden mücerred olduğu için maddileri sınırlayan hiçbir şey onu sınırlamaz. Dolayısıyla Cenab-ı Hakk'ı maddi mahlukata kıyaslamak hatadır. Yani mahlukatın eşi var diye neden Cenab-ı Hakk'ın da bir eşi olsun ki? Bunu gerektiren hangi mantıklı sebeb var?
Allah ile mahlukat arasında bu kıyası yapmak muhal olduğu gibi mahlukat arasında bile böyle bir kıyas yapılamaz. Aynı cinsden olanlar birbiriyle kıyaslanır. Kuşlar uçar öyle ise insan da uçar. Balıklar yüzer öyle ise arılar da yüzer. İnsan konuşur öyle ise bitkiler de konuşur. Bu kıyasların ne kadar yanlış olduğu açıktır. Çünkü kıyaslanan şeylerin cinsleri farklı olduğundan birbiriyle kıyaslanmaları doğru olmaz. O halde hiçbir cihette mahlukata benzemeyen Cenab-ı Hak nasıl onlara kıyaslanabilir? İşarat-ül icazda da bu noktaya dikkat çekilerek Cenab-ı Hakk'ın mahlukata kıyaslanmasının büyük bir hata ve pek çok hatalı fikrin sebebi olduğu vurgulanıyor.
"İnsan bir şeyin ahvalini(hallerini) muhakeme ettiği(etraflıca düşündüğü) zaman, o şeyin rabıtalarını(bağlarını), esbabını(sebeblerini), esaslarını evvelâ kendi nefsinde, sonra ebna-yı cinsinde(kendi cinsinde), sonra etraftaki mümkinatta(yaratılmışlarda) taharri eder(araştırır). Hattâ hiçbir suretle mümkinata müşabeheti(benzemekliği) olmayan Cenab-ı Hakk'ı düşünecek olursa, kuvve-i vahimesi ile bir insanın mekayisini(ölçülerini), esasatını, ahvalini mikyas yaparak Cenab-ı Hakk'ı düşünmeye başlar. Halbuki Cenab-ı Hakk'a bu gibi mikyaslar(kıyaslamalar) ile bakılamaz. Zira sıfâtı inhisar(bağ ve sınır) altında değildir." (İşarat-ül İ'caz)