Soru

İmsak ve İftar Vakitlerinin Sıhhati

Hayırlı günler! Ramazanda imsak ve iftar vakitleri konusunda bir şey sormak istiyorum, şu an uygulanan iftar, imsak ve namaz vakitleri doğru mu? Yani biz ezan okunduktan hemen sonra namaza durabilir miyiz ya da ezan okunduğunda iftarımızı hemen açabilir miyiz?

Tarih: 25.03.2023 16:54:00
Okunma: 481

Cevap

Güncel olarak kullanılan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın belirlediği iftar, imsak ve namaz vakitlerinde herhangi bir yanlışlık yoktur. Akşam vaktinin girmesiyle birlikte iftar açılabilir. İmsak vaktinin girmesiyle birlikte (Ramazan ayında ezan okunmasıyla birlikte) sabah namazı kılınması meselesi ise cevabımızın son kısmında izah edilecektir. Önce Diyanet İşleri Başkanlığı’nın namaz vakitlerini ve imsak-iftar saatlerini belirlerken takip ettiği usulü izah etmek gerekir. Şöyle ki:

İslâm dininde ibadet vakitleri belirlenirken herkesin kolaylıkla tespit edebileceği bazı astronomik ve atmosferik alâmetler esas alınmıştır. Sabah doğu ufkunda şafağın belirmeye başlaması/fecr, güneşin doğuşu, güneşin öğleyin tepe noktasına gelip batıya meyletmeye başlaması, gölgelerin fey-i zevalden hariç bir misli veya iki misli olması, güneşin batması, batı ufkunda akşam şafağının kaybolması... gibi dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesinden kaynaklanan bu tür alâmetler fark edilebilir ve kişi ibadetlerini buna göre yapabilir.
Nitekim takvim ve saatin bulunmadığı dönemlerdeki uygulama böyle idi. Ancak günümüzde namaz ve imsak vakitlerinin saat ve takvimle belirlenmesinin, şafak ve fecr gibi atmosferik alâmetleri gözlemekten çok daha kolay hale geldiği de bir gerçektir. Özellikle şehir hayatında insanların söz konusu astronomik ve atmosferik olguları gözlemesi oldukça zordur. Ayrıca aynı yerleşim birimi veya coğrafyada yer alan Müslümanlar arasındaki birliğin sağlanması bakımından da vakitlerin hesapla belirlenmesine ihtiyaç olduğu açıktır.
Namaz ve oruç gibi ibadet vakitleri İslâm fakih ve astronomlarının incelemeleri doğrultusunda asırlardır hesapla belirlenmektedir. Astronomi ilmindeki gelişmelerle günümüzde bu hesaplar daha dakik bir şekilde yapılabilmektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığı da, namaz ve oruç ile ilgili vakitleri hesapla belirlemektedir.  Hz. Peygamber’in açıklamaları ve bu bağlamda İslâm âlimlerinin içtihatları, söz konusu hesaplarda esas alınacak şer’î ölçülerin temel dayanağını teşkil etmektedir. 
Kur’ân-ı Kerim’de imsak vakti şu şekilde anlatılmaktadır: “…Şafağın beyaz ipliği siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin için…” [el-Bakara 2/187] Bu âyet-i kerimede geçen beyaz iplikle, sabahleyin doğu ufkunda yatay olarak belirmeye başlayan beyazlığın, siyah iplikle de gecenin karanlığının kastedildiği, hem âyet-i kerimede yer alan ‘mine’l-fecr/şafağın’ kaydındaki  ifadeden hem de hadisi şeriflerdeki açıklamalardan anlaşılmaktadır.[1]

Fıkıh âlimlerimiz, bu âyet-i kerime ve sünnet çerçevesinde imsakın fecr-i sadık ile başladığını ifade etmişlerdir. Buna göre imsak vakti, fecr-i sadık ile başlar. Fecr-i sadık, sabahleyin doğu ufkunda yatay olarak belirmeye başlayan beyazlığın/sabah şafağının başladığı andır. Güneş doğmadan önce doğu ufkunda yatay olarak belirmeye başlayan ve gittikçe yayılarak yükselen beyazlığın görülmeye başlaması, fecri sadığın başlangıcıdır. Bu andan itibaren yatsı namazının vakti çıkmış, sabah namazının vakti girmiş olur. Bu vakit aynı zamanda, sahurun sona erip orucun başlaması (imsak) vaktidir.

Astronomik olarak sabah şafağının başlangıcı, güneşin 18° ufka yaklaşma vakti olarak tespit edilmiştir. Buna “astronomik tan” denilmektedir. Bu vakitte astronomik olarak sabah şafağı başlamaktadır. Ancak bu şafağın çıplak gözle görülebilmesi, kişinin bulunduğu yere göre farklılık gösterebilir. Işık ve pus yoğunluğunun ve hava kirliliğinin olmadığı çok berrak bir havada ve yüksekçe bir yerden şafağın başlangıcı çok daha erken fark edilebildiği halde ışık ve pus yoğunluğunun ve hava kirliliğinin bulunduğu ortamlarda şafağın başlangıcının fark edilmesi çok daha geç olabilmektedir. Dolayısıyla özellikle günümüzde yerleşim birimlerinin ışık ve pus yoğunluğu dikkate alındığında çıplak gözle yapılacak gözlemlerle sağlıklı sonuçlara varılması oldukça zordur. 
Astronomik olarak sabah şafağı, güneşin 18° ufka yaklaşması ile başlamakla birlikte bazı İslâm ülkeleri ve Müslüman topluluklar daha ihtiyatlı hareket etmek için güneşin 19° ufka yaklaşmasını esas alarak imsak vaktini daha erkene almaktadırlar. Nitekim Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevî gibi Müslümanlar açısından çok önemli iki merkezde de uygulama buna göredir. Diğer taraftan bu alanın en önemli uzmanlarından biri olan Prof. Fatin Gökmen bu hususta şöyle söylemektedir: “…Muhtelif yerlerde uzun müddet yapılan rasatlar neticesinde her yerde ve her zamanda şafağı ahmerin gaybubeti güneşin tahtel’ufuk 17 derece inhıtatında ve şafağı abyazın gaybubetiyle imsak vakti olan fecrin tulûu dahi 19 derece inhıtatında vuku bulduğunu tespit eylemişler, sonra gelen rasıtlar dahi bu tespiti tasdik ve teyit ederek 17 ve 19 dereceler üzerinde müttefik kalmışlardır.[2]

Ancak Din İşleri Yüksek Kurulu imsak vaktinin başlangıcı olarak biraz daha kolaylık olması açısından bilimsel bir ölçüt olan astronomik tanı yani 18°’yi esas almaktadır. Böylece Diyanet İşleri Başkanlığının hesaplarında imsak vakti, 19°’yi esas alan takvimlere göre güneşin doğuşuna biraz daha yakın olmaktadır.
Yukarıda da ifade edildiği gibi, Diyanet İşleri Başkanlığının hesaplarında esas aldığı 18° astronomik olarak şafağın başlangıcıdır. Bunun çeşitli yerleşim birimlerinde çıplak gözle fark edilmesi daha geç olabilir. Ancak imsak vakti hesapla belirlendiğine göre hesabın çeşitli yerleşim birimlerine göre değişken olmayan ve bilimsel temeli olan bir ölçüte dayanması daha isabetlidir. Bunun için de en uygun kriter, astronomik tanın başlangıcı olan 18°’dir. İşte imsağı belirlerken Din İşleri Yüksek Kurulu bu ölçütü esas almıştır.
Vakitlerin yukarıda belirtilen şekilde hesaplanıyor olması, güneşin hareketleri gözlenerek hadis-i şeriflerde belirtildiği biçimde oruç ve namaz vakitlerinin belirlenmesi alternatifini asla ortadan kaldırmaz. Bulunduğu ortam uygun olduğu takdirde astronomik ve atmosferik belirtileri bilen bir Müslüman’ın bireysel olarak güneşin hareketlerini gözlemleyerek namaz vakitlerini ve bu çerçevede sabahleyin doğu ufkunu gözleyerek imsak vaktini tespit etmesi mümkündür. Ancak şafağın izlenmesi, usulüne uygun olarak yapılabildiği takdirde bir anlam ifade eder. Usulüne uygun yapılamayan gözlemlerle, namaz ve oruçla ilgili vakitler konusunda tereddütler uyandırmak doğru değildir.

Sonuç olarak; Din İşleri Yüksek Kurulunun vakitlerin hesaplanmasında esas aldığı 18 derecede astronomik olarak şafak başlamış olmaktadır. Şafağın başlamasıyla da imsak vakti girmiş olacağından söz konusu andan itibaren sabah namazı kılınabilir. Şu kadar var ki Hanefi mezhebine göre sabah namazının ortalık aydınlandıktan [isfâr] sonra kılınmasının müstehap olduğu belirtilmiştir.  Yaygın olan diğer üç mezhebe göre ise, sabah namazının ilk vaktinde ortalık henüz karanlık iken [taglîs] kılınması daha faziletli kabul edilmiştir.[3] Diyanet İşleri Başkanlığı

Sabah namazını imsak vakti girer girmez kılmak doğru mudur?

Sabah namazının vakti, fecr-i sâdığın doğmasından itibaren başlar. “Fecr-i sâdık”, güneşin önü sıra gelen, doğu ufkunda yayılarak tüm ufku kaplayan ve yaygın bir şekilde göğe yükselen ışıktır. “Fecr-i kâzib”e gelince buna itibar edilmez. Ki bu da güneşin önü sıra gelen ve fakat yayılmayan ince bir çizgi şeklinde göğe doğru yükselen ve yan taraflarında da karanlık bulunan ışıktır. Bu fecir, kara kurdun kuyruğuna benzer. Çünkü kara kurdun kuyruğunun alt tarafı beyaz olup bu beyazlığın iki tarafı siyahtır.

Sabah namazının vakti, güneşin doğmasına kadar devam eder.
Malikiler dediler ki: Sabah namazının iki vakti vardır:
a. İhtiyarî vakit: Bu, fecr-i sâdığın doğmasından itibaren başlar, açık bir aydınlığın meydana gelmesine kadar devam eder. Açık aydınlıktan maksat, tavansız olan bir yerde normal gözün yüzleri görebileceği ve seçebileceği bir aydınlıktır. Yine bu aydınlıkta da yıldızlar görünmezler.

b. Zarurî vakit: Bu da ihtiyarî vaktin ardı sıra başlayıp güneşin doğuşuna kadar devam eder. Bu, Malikilerin kuvvetli ve meşhur bir görüşüdür. Yine Malikilere göre sabah namazının zaruret vakti olmadığını söyleyenler de vardır. Ki, bu meşhur ve fakat kuvvetli olmayan bir görüştür. Birinci görüş daha kuvvetlidir.[4]

Ayrıca Yusuf Kavaklı sabah namazının vakti hakkında şöyle demiştir:
"Sabah namazının vakti imsak ile başlar, güneş doğduğunda biter. Fıkıh ve ilmihal kitaplarında imsak vakti girdiğinde 10-15 dakika kadar beklenip, öyle namaz kılınmasının daha uygun olduğu geçmektedir. Ancak ezan okunmadı diye ezanı beklemek durumunda değiliz. Eğer istersek imsak girdiği gibi de kılabiliriz."
Anlaşıldığı üzere sabah namazının vakti imsak ile başlar, güneşin doğmasıyla sona erer. Bu sebeple sabah namazı ezanı okunur okunmaz namaz kılınır.


[1] [Bak. Ebu Bekr er-Razi Cessas, Ahkamü’l-Kur’an, Daru’l-Mushaf, Beyrut I/283–285]

[2] Prof. Fatin Gökmen, Sebilürreşad, Cilt. III, sayı. 61.

[3] İbn Rüşd, Bidayetü’l-Müctehid, Dâru’l-Marife 1978, I/97; İbn Kudame, el-Muğni, Dâru'l-Fikr, Beyrut 1984, I/439, Madde No:540.

[4] Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı.
 


Etiketler

Alâkalı Sorular

Yorum Yap

Yorumlar