5.303
Hüsrev Üstad ve Zübeyr Abi
İnternette bir dedikodu dolaşıyor. Şöyle ki, Hüsrev Üstadın nur talebelerinden Zübeyr Gündüzalp ağabey hakkında kötü konuşmuş? Bu doğru mudur?

5.303
İnternette bir dedikodu dolaşıyor. Şöyle ki, Hüsrev Üstadın nur talebelerinden Zübeyr Gündüzalp ağabey hakkında kötü konuşmuş? Bu doğru mudur?
1.295
17. Lema Notalar Risalesinde geçen şu cümleyi izah eder misiniz?"Eğer o sebep ihtiyar sahibi ise o bismillah demeli sonra ondan al yoksa alma. Çünkü (Üzerine Allah'ın ismi anılmamış olan besmele ile kesilmemiş hayvanlardan yemeyin) ayetinin manayı sarihinden başka bir mana ı işarisi şudur ki münim-i hakiki'yi hatıra getirmeyen ve onun namıyla verilmeyen nimeti yemeyiniz demektir."
6.661
Gıptada başkasında olan nimetin kendinde de olmasını istemek vardır. Hasedde ise o nimetin o kişiden mahrum olmasını istemek hatta bunun için çaba göstermek ve çalışmak vardır. Aradaki en büyük fark budur.GIPTA: Bir kimsede bulunan nimetin yokluğunu temenni etmemekle birlikte onda olduğu gibi kişinin kendisinde de olmasını istemektir. Hased eylemek anlamında kullanılmaktadır ki bir kimsenin sahip olduğu nimetin yok olmasını temenni etmekten ibarettir. Gıbtanın haset manasında kullanımı mecaz, benzetme (teşbih) veya hasede inkılap etme ihtimalinden kaynaklanmaktadır. Gıptanın hasede dönme ihtimalinden dolayı takva ehli olan kâmil insanlar gıpta etmeye izin vermemişlerdir.[1]Râgıb el-İsfahânî, başkasının nâil olduğu bir nimete bakarak kişinin aynı şeye kendisinin de sahip olmasını temenni etmesine gıpta, sadece bu temenniyle yetinmeyerek aynı imkânı veya daha fazlasını elde etmek için çaba göstermesine münâfese, başkasının sahip olduğu nimetin onun elinden çıkmasını istemesine veya bu yolda çaba göstermesine de haset denildiğini belirtir.[2]Bediüzzaman Hazretleri Kur'ân hizmetinde bulunan insanların tenkid edilmemesi ve fazilet satmak tarzında onların gıpta damarlarının tahrik edilmemesi gerektiğini düşünmektedir. Çünkü o, gıptanın münakaşanın bir sebebi olduğunu söylemektedir. Özellikle dini işlerde gıptanın olmaması gerektiğini önemle şöyle vurgulamaktadır:Zîrâ münâkaşaya gıbta ve hasedden gelir.[3]Bu hizmet-i Kur'âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkîd etmemek ve onların üstünde fazîletfurûşluk nev'inden gıbta damarını tahrîk etmemektir.[4]HASED: Fazilet ve nimet sahibi birisinin faziletinin ve nimetinin kendisine geçmesini istemek veya onun bunlardan mahrum kalmasını temenni etmek demektir. Ragıb İsfehani bu istek ve niyetin gerçekleşmesi için gösterilen fiilî gayreti de hasedin tanımına katar.[5]Hased, nimetin başkasında olmasını çekememektir. Hased, "yalnız bende olsun, onda olmasın" veya "onda olmasın" demektir. Hasedin bir diğer anlamı da başkasında bulunan fakirlik veya herhangi bir eksiğin devam etmesini istemektir. Hased eden genellikle fazilet ve nimet sahibinin nimetten mahrum kalması için çaba sarf eder. Hased, gıptadan farklıdır. Zira gıpta, bir kişinin nail olduğu nimetin mislinin kendisinde de olmasını temenni etmektir. Gıptada, gıpta edilenin nimetten mahrum olmasını istemek yoktur. Bundan dolayıdır ki mü'minin gıpta, münafığın hased ettiği rivayet edilir.Bediüzzaman Hazretlerine göre hased etmek tamamen şer olup içinde hayır yoktur. Hased, hased eden için azaptır. Onu yakar, ezer ve mahveder. Hased edilenin ise zararı ya hiç olmaz veya çok az zarar eder. Sevgili Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:Ateşin odunu yakıp bitirmesi gibi haset de iyilikleri mahveder.[6]Bediüzzaman Hazretleri de bu hakikati şöyle aktarmaktadır:Ve hased ve kıskançlıkta öyle bir muaccel cezâ var ki, o hased, hased edeni yakar.[7]Hased evvelâ hâsidi ezer, mahveder, yandırır. Mahsud hakkında zararı ya azdır veya yoktur.[8]Sevgili Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:Bir kulun kalbinde imanla haset bir arada bulunmaz. [9]Ebû Bekir er-Râzî de hasedi hem bedenî hem ruhî tahribata, zihnî ve amelî verimsizliğe yol açan bir hezeyan durumu olarak değerlendirir ve bundan dolayı hasedin kıskanılandan çok kıskanan kimseye zarar verdiğini söyler.[10]İmam Gazzali'ye göre hasedin sebepleri şunlardır:Düşmanlık ve kin gütme, üstünlük duygusu, kibir, böbürlenme, ulaşılmak istenen şeylerden mahrum kalma korkusu, makam ve mevki tutkusu, nefsin kötülük ve çirkinliği.[11]Bediüzzaman Hazretlerine göre haset etmekten kurtulmanın çaresi hased ettiği şeylerin akıbetini düşünmektir. Rakip olarak gördüklerindeki dünyevî güzellik, kuvvet, makam, servet gibi nimetler fanidir. Zahmeti çoktur.Hasedin çaresi, hâsid adam hased ettiği şeylerin âkıbetini düşünsün. Tâ anlasın ki, rakibinde olan dünyevî hüsün ve kuvvet ve mertebe ve servet fânîdir, muvakkattir. Fâidesi az, zahmeti çoktur.[12]Bununla birlikte hased etmekte ilahî kaderi bir tenkid bulunmaktadır. Çünkü hased eden bir kişi, ilahî rahmet ve kaderin ihsan ettiği fazilet ve nimeti çekemeyip âdeta kadere ve rahmete itiraz etmektedir. Buna işaret eden bir ayet şöyledir:اَمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلٰى مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۚYoksa Allah'ın lütfundan onlara (peygambere ve mü'minlere) verdiği şeylerden dolayı insanlara hased mi ediyorlar?[13]Bediüzzaman Hazretleri de bu hakikati şöyle aktarmaktadır:Hem ona gelen musibetlerden memnun ve ni'metlerden mahzûn olup, kader ve rahmet-i İlâhiyeye onun hakkında ettiği iyiliklerden küsüyor. Âdetâ kaderi tenkîd ve rahmete i'tirâz ediyor. Kaderi tenkîd eden, başını örse vurur, kırar. Rahmete i'tirâz eden, rahmetten mahrum kalır.[14]Hem hased etmek insanın kendi nefsine de bir zulümdür. Çünkü nimet sahibine ulaşan nimetlerden dolayı kendi nefsine azap çektirir. Bediüzzaman Hazretlerine göre bir tek şeye çok ellerin uzanması, gözlerin dikilmesi ve insanların istemesi, hased etmenin sebebidir. Yani dünyada bir şeye çokların talip olması ve insanın sonsuz arzularını tatmin edemeyen dünyanın dar ve geçici olması sebebiyle insanların rekabete girişmesidir. Bundan dolayı sıkıntı verme, münakaşa ve müsabakalar görülmekte ve bunun sonucunda insan gıptaya sonra da hasede düşmektedir. Bediüzzaman dinî ve ahirete ait amellerde rekabet, gıpta, haset ve kıskançlık olmaması gerektiğini düşünmektedir.Umûr-u dîniye ve uhreviyede rekābet, gıbta, hased ve kıskançlık olmamalı. Ve hakîkat nokta-i nazarında olamaz. Çünki kıskançlık ve hasedin sebebi, bir tek şeye çok eller uzanmasından ve bir tek makama çok gözler dikilmesinden ve bir tek ekmeği çok mideler istemesinden, müzâhame ve münâkaşa ve müsâbaka sebebiyle gıbtaya, sonra kıskançlığa düşerler. Dünyada bir şey-i vâhide, çoklar tâlib olduğundan ve dünya dar ve muvakkat olması sebebiyle, insanın hadsiz arzularını tatmîn edemediği için, rekābete düşüyorlar.[15]Rabbimiz Felak Suresinde hasetçilerin hasedinden sığınmamızı şöyle tembihlemektedir:De ki: Felak'ın (sabahın) Rabbine sığınırım!, Yarattığı şeylerin şerrinden!. Ve karanlığı bastığı zaman, gecenin şerrinden! Ve düğümlere üfleyen (büyücü)lerin şerrinden! Ve hased ettiğinde, hased edenin şerrinden![16]Hased Etmemek Cennetin AnahtarıdırAllah Resûlü bir Medine sabahında yine ashâbıyla oturuyor, onlara anlatıyor, öğretiyor, dinliyor ve cevaplıyordu. Bir ara durdu ve “Şimdi yanınıza cennetlik bir adam geliyor!” dedi, sahâbîler, ensardan bir zâtın geldiğini gördüler. Sakalından, aldığı abdestin suyu damlayan, terliklerini eline almış bir sahâbî idi bu. Başka bir gün, ashâbı ile otururken Hz. Peygamber (sav) yine aynı şeyi söyledi: “Şimdi yanınıza cennetlik bir adam geliyor!” Gelen, yine aynı şahıstı. Üçüncü gün de aynı olay tekrar etti. Hz. Peygamber o günkü sohbetini bitirip meclisten ayrılınca sahâbîler de dağılmaya başladı. Genç sahâbîlerden Abdullah b. Amr bunun nedeni hayli merak eder ve Hz. Peygamber'in (s.a.v) cennetlik olduğunu söylediği zâtın peşine düşer.......Nihayetinde ensarlı sahabi Abdullah b. Amr'a şöyle dedi: “Ben kalbimde hiçbir Müslüman'a karşı kin, nefret ve samimiyetsizlik bulundurmam ve Allah'ın kendisine ihsanda bulunduklarından dolayı hiç kimseye haset etmem.” Bunun üzerine Abdullah b. Amr diyor ki: “İşte seni yücelten bu! Bizim yapamadığımız da bu!”[17]Ayrıca Bakınız:Faziletfüruşluk ve Gıpta Damarının Tahrik EdilmesiMü'minin Mü'mine Hased EtmesiHasedden Sakınmak[1] Muhlis Körpe, Risale-i Nur Istılahları, Süeda Yayınları, Isparta 2023, s.57[2] Râgıb el-İsfahânî, eẕ-Ẕerîʿa ilâ mekârimi'ş-şerîʿa, Kahire 1985, s. 348.[3] Bediüzzaman, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 111[4] Bediüzzaman, Lemalar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 167[5] Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât fî ġarîbi'l-Ḳurʾân (nşr. M. Seyyid Kîlânî), Kahire 1961, s.[6] İbn Mâce, “Zühd”, 22; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 44[7] Bediüzzaman, Lemalar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 308[8] Bediüzzaman, Mektubat, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 111[9] Nesâî, “Cihâd”, 8[10] Ebû Bekir er-Râzî, eṭ-Ṭıbbü'r-rûḥânî (nşr. P. Kraus, Resâʾil felsefiyye içinde), Kahire 1939, s. 51.[11] İmam Gazzâlî, İḥyâ-i Ulumud Dinʾ, Kahire 1967, c.3, s. 232-249[12] Bediüzzaman, Mektubat, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 111[13] Nisa, 4/32[14] Bediüzzaman, Mektubat, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 111[15] Bediüzzaman, Lemalar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 163[16] Felak, 113/1-5[17]İbn Hanbel, III, 166.
13.522
Namazda bir defa rüku iki defe secde yapmanın hikmetleri nelerdir?
1.895
Bankalar promosyon parası yerine faizsiz kredi vermektedirler. Bu uygulama caiz midir?
7.100
Bu cümleyi nasıl anlamalıyız?
6.862
İşrakiyyun hukemasına misaller verir misiniz? İbni Sina ve Farabi “Meşaiyyun” fırkasına mı aitler?
4.185
Risale-i Nur'un şahs-ı manevisine dahil olmanın ne gibi kazançları vardır?
5.827
Şahs-ı maneviyi maddi ve manevi anlamda nasıl misallendirebiliriz? Şahs-ı maneviye dahil olma şartları nedir? Risale-i Nur'da bu konu nasıl izah edilmektedir? Madde madde sıralayabiliri misiniz?
5.139
Risale-i Nur'un büyük şahs-ı manevisine dahil olmanın şartları nelerdir?
6.066
Şahsı manevi ne demektir? Risale-i Nur'da bu kavram nasıl işlenmektedir? İzah eder misiniz
5.683
Şahs-ı manevi ne demektir? Üstad Bediüzzaman, risalelerinde şahs-ı manevden gelen büyük kazançlardan bahsetmiştir. Diğer cemaatlerde de bu gibi bir kazanaç söz konusu mu? Söz konusuysa neden Üstad gibi bahsetmiyorlar?
12.557
Sarı ve kırmızı renk elbise giymek caiz mi? Peygamber Efendimizin (sav) bu konudaki tavrı ve tavsiyesi nedir?
7
Bir kimse tarafından tehditle Kur'ân'a saygısızlık etmeye ve dinimizi inkâr etmeye zorlanırsak; tehdide boyun eğip bu fiilleri işlememizin hükmü nedir?
9
"Envâr-ı Muhammediye'yi ve maârif-i Ahmediye'yi ve füyûzât-ı şem'-i İlâhîyi en müşa'şa' bir şekilde parlatması; ve Kur'ânî ve hadîsî olan işârât-ı riyâziyenin kendisinde müntehî olması; ve hitâbât-ı Nebeviyeyi ifade eden âyât-ı celîlenin riyâzî beyânlarının kendi üzerinde toplanması delâletleriyle o zât, hizmet-i îmâniye noktasında risâletin bir mir'ât-ı mücellâsı ve şecere-i risâletin bir son meyve-i münevveri ve lisân-ı risâletin irsiyet noktasında son dehân-ı hakîkati ve şem'-i İlâhînin hizmet-i îmâniye cihetinde bir son hâmil-i zîsaadeti olduğuna şübhe yoktur." Risale-i Nur'da 15. Şua'da geçen bu ifadeleri izah eder misiniz ?
37
Hz. Üstad'ın “ictihad kapısı kapandı” beyanı sadece mutlak ictihada mı işaret eder, yoksa meselelere yahut mezhep içi ictihada kadar tüm ictihad çeşitlerini de mi dâhil eder? Günümüz yenilikleri ışığında bu ikinci yorumu kabul etmek mümkün mü?
19
Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:Bugün dininizi kemâle erdirdim1Bu ayetle, İslâm şerîatının temel kaideleri ve sünnet-i seniyye'nin esasları kemâl derecesine ulaşmış ve tamamlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Bundan sonra dine yeni hükümler, ibadet şekilleri veya esaslara ilâve yapılması, o mükemmel nizâmı eksik veya noksan görmek mânâsını taşır. Böyle bir düşünce bidattir ve o kişi için büyük bir tehlike arz etmektedir. Bu hususta Hazreti Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur;Her bidat dalalettir. Her dalalet ise ateşdedir.2 Türkçe olarak okunan ezan da aslı sünnet-i seniyyede olmayan, dine sonradan dahil edilen, yeni hüküm ve ibadet şekli özelliği taşıdığından dolayı bid'attir.3 Bid'at olarak yapılan ibadetlerin de Allah katında geçerliliği yoktur ve reddedilir.Ayrıca bakabilirsiniz:Bidat ve DalaletMaide suresi 5/3.Müslim, Cuma, c.1, s.592Bediüzzaman Said Nursi, Lemalar, Hayrat Neşriyat, s. 104
23
Uhuvvet kelimesi, din kardeşliğini ifade ettiği gibi, aile içindeki biyolojik kardeşlik anlamında da kullanılabilir mi?
24
Doğduğumuzda ailem, benim ve kardeşlerimin akîka kurbanını kesmemiş. Artık yetişkin biri olarak, kendi adıma akîka kurbanı kesmem dinen uygun mudur? Bu konuda nasıl bir yol izlemeliyim?
17
Fıkıh âlimleri, sabah, akşam, yatsı, cuma, bayramlar, terâvih ve Ramazan'daki vitir namazının her rekâtında açıktan okumanın; öğle ve ikindi namazlarının farzlarında ise gizli okumanın sünnet olduğu hususunda ittifak etmişlerdir.Fakihlerin vitir, nâfile namazlar ve benzeri konularda açıklamaları şöyledir: Hanefîlere göre; imamın, Ramazan'da kılınan vitir, terâvih ve iki bayram namazlarında açıktan okuması vâciptir. Güneş ve ay tutulması namazı ile yağmur duası (istiskâ) namazında ve gündüzün nâfilelerinde ise imamın veya yalnız başına namaz kılanların gizli okumaları vâciptir. Gece nâfilelerinde serbestlik vardır; dileyen sesli, dileyen sessiz okuyabilir. Yalnız başına namaz kılanlar, vaktinde veya vakit dışında edâ yahut kazâ olarak kılınan cehrî namazlarda açıktan okumak ile gizli okumak arasında serbesttir.1 Ayrıca bakınız:Teheccüd Namazı HakkındaTeheccüd Namazı KılmakİSLAM FIKHI ANSİKLOPEDİSİ, Prof. Dr. Vehbe Zuhayli, Risale yayınları, 2.C, s. 24
15
Ehl-i Sünnet'e göre Mûtezile'nin, özellikle kader meselesi ile fiillerin yaratılması konusundaki farklı görüşleri, onların İslâm dairesindeki konumunu nasıl etkiler? Mûtezile mensupları kâfir kabul edilir mi?