Hz. Ebubekir Efendimize ait olarak bilinen bu sözün kaynağı var mıdır? Bir de burada çelişkili bir durum yok mu? Bir taraftan Hz. Ebubekir, cehennem azabından Allah'a sığınılan ayetleri okuyacak diğer yandan cehenneme girmeye rıza gösterecek. Aynı şekilde Bediüzzaman Hazretlerinin de benzer bir sözü var. Bu ifadeleri nasıl anlamamız gerekir? İzah eder misinz?
Çelik Yayınevi‘nden çıkan Mustafa Necati Bursalı tarafından kaleme alınmış "En büyük sıddıkiyet ve teslimiyet örneği: Hazreti Ebu Bekir" isimli kitabın 257. sayfasında şöyle geçmektedir:
“Ey Rabbim! Beni cehennemine koy, vücudumu o kadar büyüt ki orada hiç kimseye yer kalmasın.”[1]
Bediüzzaman Hazretleri, Sıddîk-i Ekber’in (ra) “Cehennemde vücudum büyüsün, tâ ehl-i îmâna yer bulunmasın”[2] sözünden büyük bir fedakârlık örneği olarak bahsetmektedir.
Hem Bediüzzaman Hazretleri kendisi de 1952 yılında İstanbul'da Eşref Edip'le görüşmesinde şunları söylemiştir:
"Sonra, ben, cemiyetin îman selâmeti yolunda âhiretimi de fedâ ettim. Gözümde ne Cennet sevdâsı var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin îmânı nâmına bir Said değil, bin Said fedâ olsun. Kur’ân’ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmânını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmaya râzıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül gülistân olur."
Yine Bediüzzaman Hazretleri, "Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum." sözleriyle adetâ bir babanın evladını kurtarmaya koşması gibi ehli imanın tehlikede olan imanlarını kurtarmak için nasıl coşkun bir hissiyat taşıdığını, 75 yaşında iken Gençlik Rehberi Mahkemesi için geldiği İstanbul'da bu şekilde ifade ediyor.
Gerek Hazreti Ebubekir'in sözleri gerekse Bediüzzaman Hazretlerinin sözleri manevî yüksek bir makamda çok büyük bir şefkat duygusuyla söylenmiş sözlerdir. Ve Cenâb-ı Hakk'ın eşsiz merhametini adetâ celbetmek için bir dua hükmündedir. Aynı zamanda ümmetinin kurtuluşu için Allah'tan şefaat talep eden Sevgili Peygamberimizin (asm) sünnetine tabi olmak anlamını taşır. Zira Müslümanların cehennemden kurtulup cennet ehli olmaları konusunda en büyük gayret Peygamber Efendimiz'e (sav) aittir. Onun en çok yaptığı dualar arasında şu âyet vardır:
“Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi ateş (cehennem) azâbından muhâfaza eyle!”[3]
Nasıl ki bir anne evladını alevler içinde yanan bir evde görse hiç tereddüt etmeden evladını kurtarmak için o ateşin içine atılır. Aynen öyle de başta Peygamber Efendimiz (sav) ve Ebubekir-i Sıddik (ra) gibi yüksek ilim, fazilet ve fedakârlık sahibi bir kısım müstesna insanlar, mü'minleri evlatları gibi severler. Ve onlar için engin bir şefkat, merhamet ve muhabbet duygusuyla dua ve temenni manasında böyle sözler sarf etmişlerdir. Allah cümlesinden razı olsun. Âmin.
[1] Mustafa Necati Bursalı, En Büyük Sıddiyet ve Teslimiyet Örneği Hz. Ebubekir (ra), Çelik Yayınevi, İstanbul 2024, s. 257.
[2] Said Nursi, Hayrat Neşriyat, Isparta 2020, Hanımlar Rehberi, s. 22.
[3] Bakara, 2/201.