Bir zaman sinnen, cismen, rütbeten büyük bir adam bana dedi: "Namaz iyidir. Fakat her gün her gün beşer defa kılmak çoktur. Bitmediğinden usanç veriyor." O zâtın o sözünden hayli zaman geçtikten sonra, nefsimi dinledim. İşittim ki, aynı sözleri söylüyor ve ona baktım gördüm ki; tenbellik kulağıyla şeytandan aynı dersi alıyor. O vakit anladım: O zât o sözü, bütün nüfus-u emmarenin namına söylemiş gibidir veya söylettirilmiştir. O zaman ben dahi dedim: "Madem nefsim emmaredir. Nefsini ıslah etmeyen, başkasını ıslah edemez. Öyle ise, nefsimden başlarım." Dedim: Ey nefis! Cehl-i mürekkeb içinde, tenbellik döşeğinde, gaflet uykusunda söylediğin şu söze mukabil "beş ikaz"ı benden işit.
Cehli mürekkeb yani bilmediğini bilmemekbildiğini zannetmek. Konu ile bağlantılı olarak izah eder misiniz. Nefis neyi bilmediğini bilmiyor.
Sizin de ifade ettiğiniz gibi Cehl-i mürekkeb; ‘cahil olmakla birlikte, cahil olduğunu bilmemek, kendisini biliyor kabul etmek, katmerli cahillik’ gibi anlamlara gelen bir ifadedir.
Cehalet dediğimiz bilgisizlik, ilmin zıddıdır. Halbuki Cehl-i mürekkeb, hem bilmiyor hem de en iyisini ve en doğrusunu kendisinin bildiğini zannediyor. Elbette bu durumu cehaletle değil katmerli cehalet anlamında cehl-i mürekkeple ifade edebiliriz. Divane bir kişinin kendisini âlim, fakirin zengin, hastanın doktor sanması gibi bir durumdan bahsediyoruz.
Hepimizin ıslah olmamış nefsi emmâresi dahi böyle bir cehaletin içindedir. Zira nefis Rabbini ve emirlerini tanımak istemez. Adeta Firavun gibi kendisini İlah olarak görür. Hür ve serbest olarak keyfince hareket etmek isteyip asla emir altına girmek istemez. Bu haliyle nefis tam bir tembellik ve gaflet içindedir. Allah’ı değil şeytanı dinlemek ister.
Elbette bu vaziyette olan bir Nefs-i emmâre, Namaz gibi dinin temeli olan bir ibadeti yapmak istemez. Cehl-i mürekkeb içinde olduğundan Namazın binlerle maddi ve manevi fayda ve hikmetlerini de bilemez ve anlayamaz. Bilmediği gibi bir de kendisini biliyormuş gibi kabul edip "Namaz iyidir. Fakat her gün her gün beşer defa kılmak çoktur. Bitmediğinden usanç veriyor." Der. Yani nefis, gaflet ve tembellikle hareket edip Namaz gibi bir ibadete olan ihtiyacını bilmediğinden ve bu bilmediğinin de farkında olmayıp güya biliyormuş gibi davranarak insanı namaz ibadetinden vazgeçirmeye çalışır.
Eğer bu nefis gaflet uykusundan iman nûruyla uyansa, tembellikten kurtulup ibadet vazifesini layıkıyla yapsa, ilim ve marifetle Rabbini tanısa ve bilse o zaman cehl-i mürekkepten de kurtulacak ve böyle itirazlarda bulunmayacaktır.
Bu Risaledeki 5 ikazın hepsinde de Bediüzzaman Hazretleri kendi nefsine hitap ederek Namazın dünyada insanın kalbi ve ruhu için manevi ve daimi bir gıda hükmünde olup usandırmayacağını, beden için hafif bir ibadet olduğunu, dünyevî mübah işlerin Namaz vesilesiyle ibadete dönüşeceğini, kabirde nur, mahkeme-i kübrâda kurtuluş beraatı, sıratta binek ve cennetin anahtarı olduğunu ve daha nice güzel hikmetlerini pek çok misal ve delillerle izah ve ispat ederek nefsin itirazını boşa çıkarmıştır.