Arama sonuçları: 1397 sonuç bulundu.

Bediüzzaman Hazretleri şehit olan Ubeyd isimli talebesi için şu cümleyi kuruyor: "O beni ölmüş biliyormuş; benim için çok ağladığını söyledi." Başka bir yerde de; "Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar, yalnız kendilerini daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar, kemal-i saadetle müteleziz oluyorlar, ölümdeki firak acısını his etmiyorlar" diyor.  Bu iki ifadeyi nasıl anlmalıyız? Birinde telezzüz e...
"Belki Şems-i Tebrizî gibi bir kısım âşıkların nazarında bütün kâinatta bulunan umum incizablar, cezbeler, cazibeler, cazibedar hakikatlar; ezelî ve ebedî bir hakikat-i cazibedara işaretlerdir." Şems-i Tebrizî ismi külliyatta tek bu yerde geçiyor bu ifade ile. Tebrizi meşhur bir zat. Lâkin buradaki ifadeyi tam anlayamadım. Yani Tebrizi, kâinatta bulunan umum incizablar, cezbeler, cazibeler, cazibe...
"Biraderim Süleyman Efendi işaret buyurulan zattır." Bu söz Üstad'a mı aittir? Eğer öyleyse "işaret buyurulan" derken Üstad neyi kastetmiştir?
Üstad Bediüzzaman Hazretleri 1900'lü yıların başında ittihad ve terakki cemiyetinin yanında niye bulunmuştur? Bu zararlı cemiyeti niye bir dönem desteklemiştir? Bunu açıklar mısınız?
Bediüzzaman hazretlerinin Kur'an'dan istifade ederek belirlediğim dediği acz, fakr, şefkat ve tefekkür tariki ile hatveler arasında nasıl bir bağlantı var?