SEçme Lahikalardaki 59. Lahikada bahsi geçen maddi 3 patlak ve manevi 3 müşahededen maksat nedir?
Bu mektubun asıl geçtiği yer 14. Şua’dır. İlgili mektubu ehemmiyetine binaen buraya alıyoruz:
"Azîz, sıddîk kardeşlerim!
Bu dünyada, hususan bu zamanda, hususan musibete düşenlere ve bilhassa Nûr şâkirdlerindeki dehşetli sıkıntılara ve me’yûsiyetlere karşı en te’sîrli çare, birbirine teselli ve ferah vermek; ve kuvve-i ma‘neviyesini takviye etmek; ve fedâkâr hakîkî kardeş gibi birbirinin gam ve hüzün ve sıkıntılarına merhem sürmek; ve tam şefkatle kederli kalbini okşamaktır. Mâbeyninizdeki hakîkî ve uhrevî uhuvvet, gücenmek ve tarafgîrlik kaldırmaz. Madem ben size bütün kuvvetimle i‘timâd edip bel bağlamışım; ve sizin için, değil yalnız istirâhatimi ve haysiyetimi ve şerefimi, belki sevinçle ruhumu da fedâ etmeye karar verdiğimi bilirsiniz, belki de görüyorsunuz. Hatta kasemle te’mîn ederim ki, sekiz gündür, Nûr’un iki rüknü zâhirî birbirine nâzlanmakla ve teselli yerine hüzün vermek olan ehemmiyetsiz hâdisenin bu sırada benim kalbime verdiği azab cihetiyle “Eyvâh! Eyvâh! el-Emân! el-Emân! Yâ Erhame’r-râhimîn meded! Bizi muhâfaza eyle, bizi cin ve insî şeytanların şerrinden kurtar. Kardeşlerimin kalblerini birbirine karşı tam sadâkatle ve muhabbetle ve uhuvvet ve şefkatle doldur.” diye, hem ruhum, hem kalbim, hem aklım feryâd edip ağladılar.
Ey demir gibi sarsılmaz kardeşlerim! Bana yardım ediniz. Mes’elemiz çok nâziktir. Ben sizlere çok güveniyordum ki, bütün vazîfelerimi şahs-ı ma‘nevînize bırakmıştım. Siz de bütün kuvvetinizle benim imdâdıma koşmanız lâzım geliyor. Gerçi hâdise pek cüz’î ve geçici ve küçük idi. Fakat saatimizin zenbereğine ve gözümüzün hadekasına gelen bir saç ve bir zerrecik dahi incitir. Ve bu noktada ehemmiyetlidir. Maddî üç patlak ve ma‘nevî üç müşâhedeler, tam tamına haber verdiler."
Yukarıdaki mektubun önünde ve arkasında bu patlaklardan bahsedilmiştir. Sebebi ise Risale-i Nur'un aleyhinde plan takip eden kimselerin talebeler arasına sokmak istediği tesanütsüzlük ve bu plan doğrultusunda bazı talebelerin, Üstad-ı Sani, Hayr'ûl Halef, Tevafuklu Kurân'ın elmas kalemli kâtibi, kümmelin-i evliyanın (en mükemmel evliyaların) gıbtakârane kendisine neden yetişemediklerini düşündüğü Hüsrev Efendi aleyhinde bir tenkid ve itirazıdır.
Buna göre Nur Talebelerini hususan ileri gelenlerini birbirinden soğutmak ve birbirinin aleyhine geçirmek için uygulanan bu dessas planın hedefinde Hüsrev Efendi vardı ve Bediüzzaman Hazretleri talebeleri, koğuşlarındaki fitneye karşı"Dehşetli bir parmak buraya, hususan altıncıya karışıyor" diyerek uyardı. Hapiste talebelerin kaldığı altınumaralı koğuş içine yerleştirdikleri, dost gibi görünen adamları vasıtasıyla gizliden gizliye Hüsrev Efendi aleyhinde dedikodu ve su-i zanlar yaymaya ve Nur Talebelerinin fikirlerini bulandırmaya başladılar. Onun çeşitli söz ve tavırlarını tenkid mevzuu yaparak diğer Nur Talebelerinin rekabet damarlarını tahrike çalıştılar. Bu fitneyi, aylardır yalnız başına hapsedildiği diğer koğuştan fark eden Bediüzzaman Hazretleri, talebelerine gönderdiği mektublarla Hüsrev Efendi'nin kendisini temsil eden bir vekili olduğunu ve Nur Talebelerinin şahs-ı manevisinin çok mühim bir temsilcisi bulunduğunu hatırlatarak talebeler içerisindeki mevkiini açıkça bildirdi. Onun bu mevkiine rekabetle değil, hürmetle yaklaşmaya kendilerini davet etti.
Bahsedilen patlaklar aşağıda gelen metinlerde açıklanmakta, müşahedeler ise Üstadımız tarafından bahsedilmekle beraber teferruatı ile açıklanmamıştır. Bu müşahedeler manevî âleme ait haller olduğu için yaşayan kimse bildirmediği sürece izahı pek mümkün değildir. Mektublardan bazıları şöyledir;
"Aziz sıddık kardeşlerim! Sobamın ve Feyzilerin ve Sabri ve Hüsrev'in iki su bardaklarının parça parça olması dehşetli bir musibetin geldiğini haber vermiştiler. Evet bizim en kuvvetli nokta-i istinadımız olan hakiki tesanüd ve birbirinin kusuruna bakmamak ve Hüsrev gibi Nur kahramanından, benim yerimde ve Nur'un şahs-ı manevisinin çok ehemmiyetli bir mümessili olmasından hiçbir cihetle gücenmemek elzemdir (çok lazımdır). Ben kaç gündür dehşetli bir sıkıntı ve meyusiyet hissettiğimden, 'düşmanlarımız bizi mağlub edecek bir çare bulmuştur' diye çok telaş ederdim. Hem sobam hem hayali ayn-ı hakikat müşahedem[1] doğru haber vermişler. Sakın sakın sakın! Çabuk, şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz. Vallahi bu hadise bizim hapse girmemizden daha ziyade Kur'ân ve iman hizmetimize hususen bu sırada zarar vermek ihtimali kavidir. Hatta Sabri bilmeyerek, Nur'un iki kahraman Feyzileri dahi sarstığını müşahede-i hayaliye ile gördüm." [2]
“Ben şiddetli bir işaret ve mânevî bir ihtarla sizin üçünüzden, Risale-i Nur'un hatırı ve bu bayramın hürmeti ve eski hukukumuzun hakkı için çok rica ederim ki, dehşetli yeni bir yaramızın tedavisine çalışınız. Çünkü, gizli düşmanlarımız iki plânı takip edip, biri beni ihanetlerle çürütmek, ikincisi mâbeynimize bir soğukluk vermektir. Başta Hüsrev aleyhinde bir tenkit ve itiraz ve gücenmekle bizi birbirimizden ayırmaktır. Ben size ilân ederim ki, Hüsrev'in bin kusuru olsa ben onun aleyhinde bulunmaktan korkarım. Çünkü şimdi onun aleyhinde bulunmak, doğrudan doğruya Risale-i Nur aleyhinde ve benim aleyhimde ve bizi perişan edenlerin lehinde bir azîm hıyanettir ki, benim sobamın parçalanması gibi acîp, sebepsiz bir hadise başıma geldi. Ve bana yapılan bu son işkence dahi bu mânâsız ve çok zararlı tesanütsüzlüğünüzden geldiğine kanaatim var. Dehşetli bir parmak buraya, hususan altıncıya karışıyor. Beni bu bayramda ağlatmayınız, çabuk kalben tam barışınız”[3]
“Bu iki gün zarfında iki küçük patlak, zâhirî hiçbir sebep yokken acîp, mânidar bir tarzda olması tesadüfe benzemiyor. Birincisi: Koğuşumda muhkem demirden olan soba birden kuvvetli tabanca gibi ses verip aşağısındaki kalın ve metin demiri bomba gibi patladı, iki parça oldu. Terzi Hamdi korktu; bizi hayret içinde bıraktı. Halbuki çok defa kışta taş kömürüyle kızgın kırmızılaştığı halde tahammül ediyordu.
İkincisi: İkinci gün Feyzilerin koğuşunda, hiçbir sebep yokken, birden su testisi üstünde duran bardak acîp surette parça parça oldu.[4]
“Bu üç aydan beri aleyhimizde ihzar edilen bomba patladı. Benim sobam ve Feyzilerin su bardağı ve Hüsrev'in iki su bardaklarının verdikleri haber doğru çıktı.”[5]
“Mâbeyninizdeki gerginliği çabuk tamir ediniz. Sakın sakın! Az bir inhiraf Nur dairesine pek büyük zararı olacak. Sıkıntıdan gelen hislere kapılmayınız. Sobamın patlaması bu musibete işaret idi.”[6]
[1] Bu ifadesiyle Üstad Hazretleri fitneyi keşfen gördüğünü haber vermektedir.
[2] Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 543
[3] Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 546
[4] Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 526
[5] Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s.528
[6] Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s.537