Soru

Kendi Dönemlerinde Bediüzzaman Hazretlerinden Haber Veren Mübarek Zatlar

Hacı Rahmi Sultan Hazretleri, Seydişehirli Hacı Abdullah Efendi ve Denizli'li Hacı Hasan Feyzi Efendi, Bediüzzaman Hazretlerinden Nasıl Haber Vermişlerdir?

Tarih: 9.02.2025 18:13:22

Cevap

Burdur'lu Hacı Rahmi Sultan Hazretleri

Hacı Rahmi Sultan, aslen Elaziz-Harputlu olup Denizli'li Hacı Hasan Feyzi Efendi’nin yetiştirdiği ehl-i kalb mübarek bir şeyh idi. İstanbul’da medrese tahsili gördükten sonra kadılık yapmakta iken, şeyhi Hasan Feyzi Efendi’nin talebi üzerine kadılığı bırakarak Burdur’a yerleşmiş ve insanları hakka irşadla meşgul olmuştur.

Bu zât ahir zamanda vazifeli müceddidin Burdur’a geleceğini mükerreren talebelerine müjdelemişti. Kurban bayramlarında ikişer adet kurban keser, müritleri kendisinden neden böyle yaptığını sorduklarında: “Buraya zamanın vazifeli şahsı gelecek. Onun için şükranelik olarak kesiyorum. Şu an doğuda ve çocuk yaştadır” diye cevab verirdi.

Bu mübarek evliya, Said Nursi Hazretleri’nin Burdur’a gelişine yakın bir dönemde vefat etmiştir. Üstad Bediüzzaman’ın Burdur’a geldiğinde ilk işi Hacı Rahmi Sultan Hazretleri’nin kabrini ziyaret etmek olmuştur. Bu muhterem şeyhin talebelerinden olan Nasuhizade Şeyh Mehmed Efendi, Bediüzzaman Hazretleri Burdur’a geldiğinde derhal kendisine talebe olup hizmetine girmiştir. Aynı zamanda ehl-i kalb bir şeyh olan bu talebe, Barla L.hikası’ndaki mektublarından birinde şeyhi Hacı Rahmi Sultan’dan ve manevi bir murakabe esnasında Bediüzzaman Hazretleri ile karşılaşmasından şöyle bahseder:

“Bülbül-ü Bağistân-ı Kur’ân, Üstad-ı Ekremim, Efendim Hazretleri! Mürşid-i ekmel, şeyhim Hacı Rahmi Sultan Hazretleri, seferberliğin ikinci senesinde irtihal-i dâr-ı beka buyurdular. Burdur’u teşrifinizden bir ay evvel, merhum Rahmi Sultan ile (mânen) beraber bir câmi-i şerifte birkaç cemaatle bulunmakta iken, süküt-u hal-i murakabeye varıldı. Bazı veliler ruhanî teşrif buyurdular. Nihayette, siz Üstad’ım teşrif buyurdunuz. Bir cezbe-i Rahman zuhuruyla uyandım, kendime geldim. Bir ay sonra Burdur’u teşrif ile, bazı yevm sohbet-i irfaniyenizde bulunup ruhlarımıza gıda bahşolundu.”[1]

Seydişehir'li Hacı Abdullah Efendi

1806 yılında Konya-Bozkır’a bağlı bir köyde dünyaya gelen Hacı Abdullah Efendi, hem müderris, hem Nakşî şeyhlerinden büyük bir zât olup son devrin meşhur evliyalarından idi. Hocası, büyük Nakşî Evliyası Mevlânâ Halid Ziyaeddin Hazretleri’nin talebelerinden Bozkırlı Mehmed Kudsî Efendi’dir. Abdullah Efendi, uzun yıllar Konya-Seydişehir’de hizmet ettikten sonra 1903 yılında orada vefat etmiştir.

Bir gün müridleri kendisine, “Efendim sizden sonra hizmet nasıl devam edecek?” diye sorduklarında: “Müceddidlik, Mehdiyete inkılâp edecek ve vazife Isparta’dan devam edecek” diye cevap vermiştir. Bu sebeple sonraki yıllarda Üstad Bediüzzaman’ın Isparta’daki hizmeti duyulmaya başlayınca, ona bağlı müridlerden pek çokları Risale-i Nur’a talebe olmaya başlamışlardır.

Said Nursî Hazretleri bir mektubunda onların bu intisaplarını şöyle haber verir:

“Seydişehirli Hacı Abdullah’ın bütün mensubları, hem Kastamonu’da, hem Isparta’da, hem Eskişehir’de Risale-i Nur dairesini kendi tarîkat daireleri telakki etmişler ki, onlardan Nurlar’a rastlayanlar, takdirkârâne sahib çıkıyorlar. Onlara bin bârekâllah!”[2]

Denizli'li Hacı Hasan Feyzi Efendi

Denizli’nin büyük evliyalarından Hacı Hasan Feyzi isminde mübarek bir zât bir gün talebelerine, “Bugün Kürdistan’da büyük bir veli dünyaya geldi. Bu zât zamanın sahibi, asrın vekilidir” demiştir. Yıllar sonra bu zâtın halefinin halefi olan ve şeyhinin ismini taşıyan Hasan Feyzi Efendi, Üstad Bediüzzaman’la Denizli Hapsi sırasında (1944) buluşur. Böylelikle şeyhinin şeyhi Hacı Hasan Feyzi Efendi’nin haber verdiği o büyük velinin gayet halis ve seçkin bir talebesi olur. Fakat iki yıl gibi kısa bir hizmet devrinden sonra vefat eder.

Bu mübarek talebenin genç yaşta vefatı üzerine Bediüzzaman Hazretleri’ne bir tâziye mektubu yazan Risale-i Nur’un erkân talebelerinden Milaslı Halil İbrahim Efendi mezkûr haberden şöyle bahseder:

“Muhterem efendim! Mesmuatıma nazaran (işittiğime göre), Denizli’de bundan yetmiş seksen sene evvel büyük evliyadan Hasan Feyzi isminde bir zât, bir gün talebelerine: “Bugün Kürdistan’da bir evliya dünyaya geldi” diye beşarette bulunmakla zât-ı devletlerini işaret buyurmuş. Bâdehu (daha sonra) Denizli’ye başka başka perdelerle teşrifiniz, o zâtın ruhunu şâd ve i’zaz (yüceltmek) için olduğunu telakki etmiştim. Ve az zaman sonra aynı isimde müteveffa Hasan Feyzi Efendi’nin Risale-i Nur’a hürmetle, birinci Hasan Feyzi’ye imtisalen (uyarak) istikbal etmesi (karşılaması) ve Nurlar’a taaşşukla (aşk ile) idhal-i envâr olması (nurlara girmesi), bu kanaatımı kat kat ziyadeleştirdi.”[3]

Üstad Bediüzzaman Hazretlerine beşaretle haber veren diğer zâtlardan Beşkazalı Osman Halidi ve Topal Şükrü Efendi için bakınız;

https://risale.online/soru-cevap/osman-halidi-ve-topal-sukru


[1] Bediüzzaman Said Nursi, Barla Lâhikası, Hayrat Neşriya, Isparta 2015, s. 108

[2] Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lâhikası, Hayrat Neşriya, Isparta 2018, c.4,  s. 190

[3] Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lâhikası, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, c.2,  s. 380


Yorum Yap

Yorumlar