Risale-i Nur'da geçen Osman Halidi ve Topal Şükrü hakkında bilgi verebilir misiniz?
"Uzak yerden taşlar görünmez, dağlar görünür" kaidesince, eskiden beri büyük zatların kendilerinden sonra gelecek mühim şahsiyetlerden haber vermeleri tarihi bir gerçektir. Mesela Mevlâna Celaleddin-i Rûmî Hazretleri'nin İmam-ı Nakşibend'den ve Molla Ahmed-i Câmî’nin İmam-ı Rabbânî’den haber vermeleri bu nev'dendir.[1]
Aynen bu misaller gibi, yaşadığı asırda dağlarlar kadar büyük bir iman hizmeti ortaya koyan Bediüzzaman Hazretleri’nden ve onun kıymetli eserlerinden, kendinden önceki veli zatlar haber vermişlerdir. Bu zatlardan ikisi de Beşkazalı Osman Halidî (ra) ve Topal Şükrü’dür(ra).
BEŞKAZALI OSMAN HALİDÎ (ra)
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri'ni haber veren zatlardan birisi, Isparta’nın meşhur evliyalarından Beşkazalı Osman-ı Hâlidî Hazretleridir. Bu mübarek zat, 1795 yılında o zamanki adı Beşkaza olan Muğla-Fethiye'de dünyaya gelmiş, 1877 yılında Isparta’da vefat etmiştir. Nakşi Tarikatı’nda kâmil bir mürşid olan bu zat, Isparta'daki medresesinde pek çok hafız yetiştirmiş, merkez ve civar köylerden pek çok müridleri olmuştur. Isparta’nın Sidre Dağı'nda inzivaya çekilir, kırk gün bir şey yemeden zikir ve ibadetle meşgul olurdu.
Vefatına yakın günlerde hem evlatlarına, hem de yakınlarına, Bediüzzaman Hazretleri'nin doğum vaktine tam isabet eder bir tarihte şu şekilde haber vermistir: "İman kurtaran bir müceddid çıkacak. O da bu sene doğmuştur.” Ayrıca ilave ederek; “Benim dört oğlumdan birisi o gelecek müceddid zatla görüşecek ve elini öpecektir" demiştir.
Bu haberin üzerinden yaklaşık 35 sene geçtikten sonra, 1911'de sünnet ve hafızlık cemiyetlerinden birinde, Osman-ı Halidi'nin dört evladından sonuncusu olan Ahmed Efendiye sorarlar:
"Siz hep müceddid, müceddid dersiniz! O müceddid kimdir ve nerededir? Bu soruya Ahmed Efendi: "Evet şimdi mevcuttur ve otuz beş yaşındadır" diye cevap vermiştir. Isparta'nin Yenice Mahallesi'nden ve kardeşlerimizden Nuri Efendi, Ahmed Efendi' ye sorar: "Pederiniz, benim evladımdan birisi o müceddidle görüşecek ve elini öpecek" buyurmuşlar, bu nasıldır? Ahmed Efendi cevaben: "Evet merhum pederimin sözü çıktı. Ben onunla görüştüm."[2] diyerek Üstad Bediüzzaman ile görüştüğünü beyan etmiştir.
TOPAL ŞÜKRÜ EFENDİ
19. yy. sonlarında Isparta’da yaşayan Topal Şükrü Efendi, İstanbul’da medrese tahsilini tamamladıktan sonra Isparta'ya yerleşip medresesinde talebe yetiştirmekle meşgul olmuş ehl-i kalb velî bir insandı. Isparta’nın saff-ı evvel Nur Talebelerinden Süleyman Rüşdü Efendi onun verdiği haberi şöyle anlatıyor:
"Allah rahmet etsin ve kabri pür nur olsun, Topal Şükrü Efendi namında ehl-i kalb ve Isparta’nın bir medar-ı fahri (övünç kaynağı) olan zatın kerâmetkârâne buraca meşhur bir şiirini gördüm, getirip arkadaşlarıma gösterdim. Dedim: Bu zat bu dalâletli zamanımızdan bahsettiği gibi, bir fıkrası da harb-i umumiden (Dünya Savaşından) bahsediyor gibi görünüyor. Çünkü bu şiirinde diyor:
"Aferin çarka ki, çattırda kuduzu kuduza"
Yâni, bütün dünya kâfirlerini birbirine musallat ettirdi.
Ve iki satir sonra yine diyor:
"Sûk-u asr içre bütün dad ü sited, küfr ü dalâl,
Müsteri kalmadı, din indi ucuzdan ucuza."
Yâni o asrın çarsısında alışveriş dinsizlik elinde olacak, dinsizlik hükmedecek, din gayet ucuza düşecek ve İslam'ın şeâiri gizlenecek.
Sonra diyor:
Şükrü ya! Bilmezem, estar-ı gaybdan amma;
Ya ileri ya geri, takrib ederim üç otuza.
Kendi tefsir ediyor. "Yâni, otuz üçe." Şiddetli kafiyesini müraat (korumak) için, otuz üç yerine "üç otuz" demiştir. Hem harb-i umumiye (Dünya Savaşına) işaret ettiği fıkrasıyla, "dinsizlik düsturları, kanunları, o asır çarsısında hükmettiği..." fıkrasının ortasında şöyle diyor:
Eriş ey avn-i şeriat, eriş ey muhyiddin!
Elem-i rîş-i cefa sineden erişti öze."[3]
Şimdi benim kanaatim geliyor ki, bu zat, otuz üç senesinden sonra Risale-i Nur'u Isparta’nın imdadına çağırıyor. "Ey avn-i Şeriat! Ey Muhyiddin yetiş!" diyor.
Yani vefatından takriben otuz üç sene sonra şeriata ve dinin şeâirine hizmet edecek bir nuru Isparta'ya çağırıyor. Cenâb-ı Hak duasını kabul etmiş ki, vefatından otuz kırk sene sonra Risale-i Nur o vazifeyi görmüş.
Talebeniz ve Hizmetkârınız Süleyman Rüşdü [4]
Topal Sükrü Efendi, 1900'lerin hemen öncesinde Isparta'da vefat etmiş ve orada defnedilmiştir. Hakikaten onun müjdelediği gibi, vefatından otuz kırk sene sonra, 1927 yılında Bediüzzaman Hazretleri Isparta'ya gelerek küfre karşı manevi cihadına başlamış, dini ihya edip canlandırma hizmetlerine girişmiştir.
Ispartalı bu iki evliyanın işaretlerinden Üstad Bediüzzaman şöyle bahseder:
"Evliya-yı meşhureden, kırk günde bir defa ekmek yiyip kırk gün yemeyen Osman-ı Hálidî’nin sarih ihbar (açık haberi) ve evlatlarına vasiyeti ile ve Isparta’nın meşhur ehl-i kalb âlimlerinden Topal Şükrü’nün zâhir haber vermesiyle çok ehemmiyetli bir hakikati dâva edip, fakat iki iltibas (karıştırma) içinde bu biçâre, ehemmiyetsiz kardeşleri Said’e bin derece ziyade hisse vermişler."[5]
Isparta'lı bu iki mübarek evliya zatın haberleri Isparta’daki ilim ve tarikat ehli kimseler tarafından bilindiği için Bediüzzaman Hazretleri geldikten sonra Isparta'lılar kendisine büyük hürmet ve sadakatle bağlanıp hizmet etmişlerdir. Bunlar arasında, âlimler, hocalar, hâfızlar ve avam halk bulunduğu gibi, Keçeci Şeyh Mustafa, Eğirdirli Şeyh Mustafa (Haci Aziz) ve Burdur'lu Nasuhizade Şeyh Mehmed Efendi gibi veli zatlar da vardı. Bu üç mübarek şeyh dahi, sair Nur Talebeleri gibi kaleme sarılıp risaleleri yazarak neşredenlerden olmuşlardır.[6]
[1] Said Nursi, Sıkke-i Tasdik-i Gaybî, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s.159
[2] Said Nursi, Sıkke-i Tasdik-i Gaybî, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s.38
[3] "Yetiş ey şeriatın yardımcısı, yetiş ey dini ihya edip canlandıran! Eziyetin acı veren yarası sineden öze erişti."
[4] Said Nursi, Sıkke-i Tasdik-i Gaybî, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s.19
[5] Said Nursi, Sıkke-i Tasdik-i Gaybî, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s.4
[6] Hayrat Vakfı İlmi Araştırmalar Heyeti, Bediüzzaman Said Nursi ve Hayru'l Halefi Ahmed Hüsrev Altınbaşak, Hayrat Neşriyat, Isparta 2014, c.1 s.42-45