Bediüzzaman Hazretleri geçimini nasıl sağlardı?
Öncelikle Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin geçimi ile alakalı genel düsturlarını bilmekte fayda var.
*Üstad Bediüzzaman, iktisat ve kanaatle yaşamayı kendisine düstur edinmiştir.
*Bereketten gelen bolluktan istifade etmiştir.
* Vücudunu israfa alıştırmamıştır. (Günde bir iki lokma ile yetinmiştir.)
*Geçimi yalnızca en zaruri ihtiyaçlarıdır. (O da hayatını idame ettirecek ve ilim, ibadet ve telif yapmaya güç yetirecek kadardır.)
*Rızkında Allah’ın lütuf ve keremine mazhar olmuştur.
*Allah’tan başka kimsenin minneti altına girmediği için Allah da onu kimsenin minneti altında bırakmamıştır.
Hz. Üstad, alışılmışın dışında bir iktisat ve kanaat sahibidir. Üstelik bu hali belli bir zamana münhasır değildir. Bütün hayatı böyle iktisat ve kanaat ile geçmiştir. Vücudunu israfa alıştırmadığı için çok az yemekle uzun zaman iktifa etmiştir. Mesela gençlik yıllarında Üstadımızın kahvaltısı bal üstüne kırılmış ve çay tabağında servis edilen mini bir tabaktan ibarettir. Hatta zaman zaman bunun bir kısmını yanına gelen dostlarına da ikram etmiştir.
Bediüzzaman Hazretleri, açıkça “Bereket, iktisâd ve rahmet-i İlâhiye bana kâfî geldi.”[1] Buyuruyor. Hatta bunu anlamayan ve anlamak da istemeyen bir kısım garazkar (kötü niyetli insan)lara karşı “O bedbahtlar, iktisadın harikulâde bereketini bilmiyorlar.”[2] diyerek meseleye açıklık getirmiştir.
Üstad Hazretlerinin bu hali açıkça ona Allah’ın bir lütfu ve keremidir. Hz. Üstad bu hallerini gizlemiştir. Fakat bir kısım insanlar kendisini itham etmeye başlayınca bu harika hallerini açıklamak durumunda kalmıştır. Bediüzzaman Üstadımızın bütün hayatı gözetim altında geçmiştir. Şayet yukarıda zikrettiğimiz maddelerin haricinde bir yaşantısı olsaydı ehl-i düya ve garazkâr insanlar bunu gün yüzüne çıkarırlardı.
Hz. Üstadın iktisatlı hayatı bütün hayatı boyunca devam etmiştir. Küçüklüğünden beri kimsenin hediyesini malını kabul etmemiştir. Yalnız dostlarının ısrarı üzrine Dâru’l-Hikmeti’l-İslâmiye’de çalıştığı süre içinde elde ettiği bir miktar vardır. Onu da tekrar millete iade etmiştir. Sunuhât, Tuluât, Hutuvât-ı Sitte, Şuâât, Lemeât gibi eserlerinin matba masraflarında kullanmış ve yeğeni Abdurrahman ve arkadaşları vasıtasıyla ücretsiz dağıtmıştır.
Bediüzzaman Hazretleri vücudunu israfa alıştırmamıştı ve fevkalade bir kanaat sahibiydi. Günde bir iki lokma ile yetinir iktisadı elden bırakmazdı. Bunu bir misal ile açıklayalım:
Bir kile (yaklaşık 33 kg) buğdaydan otuz altı ekmek çıkar. Hz. Üstad bu otuz altı ekmekle bir yıl geçinirdi. Her birisi bir kilodan daha az olan bir ekmekle on gün idare ederdi. Bir ekmek on dilime bölünse her dilimden küçük ebatlarda en fazla üç-dört lokma çıkar, biraz iri koparılsa bir dilimden ancak bir-iki lokma çıkar. Yani 1 kilodan daha az olan bir ekmeği on günde ancak tüketebilmekteydi. Kısaca Bediüzzaman Üstadımız günde ancak bir iki lokma yiyebiliyordu.
Hz. Üstad bütün mesaisini Kur’an’a ve Kur’an’ın hizmetine sarf ettiği için zaman zaman Kur’an’ın sahibi olan Hz. Allah ona hususi iltifatta bulunmuştur. Evet O, rızkında apaçık Allah’ın lütuf, kerem ve ihsanına mazhar olmuştur.
Bediüzzaman Hazretleri zaman zaman Çam Dağı'na çıkar iki üç ay orada kalırdı. İbadet ve tefekkürle meşgul olurdu. Bir defasında mübarek Süleyman ağabeyle birlikte Çam Dağı'ndayken ekmekleri azalır. Üstadımız kendi dilinden olayı şöyle nakleder:
“Müteessifâne şöyle düşündüm ki: “Küflenmiş bir parça ekmeğimiz var. Bu akşam ancak ikimize yeter. İki gün nasıl yapacağız? Ve bu safî-kalb adama ne diyeceğim?” diye düşünmede iken, birdenbire başım çevrilir gibi başımı çevirdim. Gördüm ki, koca bir ekmek katran ağacının üstünde, dalları içinde bize bakıyor. Dedim: “Süleyman müjde! Cenâb-ı Hakk bize rızık verdi.” O ekmeği aldık. Bakıyoruz ki, kuşlar ve hayvânât-ı vahşiye, hiçbiri ilişmemiş. Yirmi otuz gündür hiçbir insan o tepeye çıkmamıştı. O ekmek ikimize iki gün kâfî geldi.”[3]
Hz. Üstad talebelerine “Cenâb-ı Hakk, beni muhtaç bırakmıyor. İnsanlara da muhtaç etmiyor. Beni merak etmeyiniz.”[4] Buyuruyor. Allah’ın rızıklandırdığı bir zat geçim sıkıntısı çeker mi? Elbette çekmez. Doğrudan doğruya Allah’ın ikramda bulunduğu kimse başka zatların maaş ve hediyelerine muhtaç olur mu? Elbette olmaz. Allah hakikaten kendine yönelen bir kulunu başka kapılarda yormaz ve yormamıştır.
[1] Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Hayrat Neşriyat, Isparta 2023, c.1, s.99
[2] Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, Isparta 2019, c.1, s.18
[3] Mektubat,c.1, s.98
[4] Bediüzzaman Said Nursi, Kastamonu Lahikası, Hayrat Neşriyat, Isparta 2013, s.125