Ben Hanifiyim ve kazalarım var. Sünneti bırakıp kaza namazı kılsam olur mu?
Makbul olan, sünnetleri terk etmeden kaza namazlarınızı kılmanızdır. Bu husustaki fıkhî hükümler şöyledir:
‘’Hanefi mezhebine göre kazaya kalmış namazları bulunan kimseler farz namazların öncesi ve sonrasında kılınan (revatib) sünnetleri de kılarlar. Vaktinde kılamadıkları namazları da ilk fırsatta kılmaya çalışırlar.
Şafii mezhebine göre ise; üzerinde kaza namazı olan kimse, geçmiş namazlarının hepsini kaza etmeden bayram ve vitir namazı da dahil sünnet-i müekkede olsun, gayri müekkede olsun hiçbir nafile namaz kılamaz. Üzerinde kaza namazı bulunan kimsenin, bütün zamanını bu namazları kaza etmeye ayırması gerekir. Hatta uyku, evin geçimi gibi terk edilmesi güç olan önemli bir iş hariç bütün vakitlerini kazaya kalan namazlarını kılmakla geçirmesi gerektiğinden nafile ile meşgul olması caiz değildir.’’[1] (DİYK)
Bir başka husus ise; namazın sahih ve eksiksiz bir şekilde kılınabilmesi için, birtakım farzları, vacipleri, sünnetleri ve adabı bulunmaktadır. Namazın farzlarından birini yerine getirmemek namazın geçersizliğine (batıl manasında fasit olmasına) sebep olur. Vaciplerin terki halinde ise, eğer unutma veya hata ile yapılırsa sehiv secdesi yapılması gerekir; bilerek terk edilmesi halinde günah işlenmiş olur ve namazın yeniden kılınması vacip olur.[2]
Kaza namazı kılmak için namazın sünnetlerinin ve adabından birinin veya tamamının terk edilmesi durumunda, namaz bozulmadığı gibi, sehiv secdesi de gerekmez.[3] Ancak namazın fazilet ve sevabı kaçırılmış olur. Zira Hz. Peygamber (sav): “Benim namaz kıldığımı gördüğünüz gibi namaz kılınız” buyurmuştur.[4]
Dolayısıyla namazın sünnetlerine riayet edip devam etmek Hz. Peygambere (sav) tâbî olmanın alametidir. Meşru bir mazeret olmadıkça namazın sünnetleri terk edilmemelidir. Buna rağmen terk edilirse namaz borcu ödenmiş olur. (DİYK)
Bu genel fıkhî ölçülerin yanında meşhur Miftâh-ul Cennet (Mızraklı İlmihal) eserinde, Hanefi mezhebinde olanların da sünnetler yerine kaza kılabileceklerine fetva verilmektedir. İlgili kısımda aynen şöyle geçmektedir:
‘’Çünki terk edilmiş namâzların fevren kazâ edilmeleri lâzımdır. Özürsüz terk edilmiş olan namâzları önce kılmayıp da sünnetleri meselâ terâvîhi önce kılmanın günâh olduğunu, sünnetler yerine bu namâzları kazâ etmek lâzım olduğunu, Şâfi’î mezhebinin âlimleri açık olarak bildiriyor. Hanefî mezhebi de böyledir.
Bunun için, terk edilmiş farz namâzları kazâ etmek farzdır. Bunların kazâlarını geciktirmek de büyük günâhdır. Bu artan, çoğalan günâhlara son vermek lâzımdır. Kazâ kılmak farz olduğu için, sevâbı, sünnetleri kılmak sevâbından binlerce kat fazladır. Buna göre ve sünnetleri özür ile terk etmek câiz olduğuna göre, her müslümân, özürsüz terk etdiği farz namâzların kazâlarını, hergün dört vakt namâzın sünnetleri yerine de kılmalıdır. Sabâh namâzının sünnetine vâcib diyen âlimler olduğu için, sabâh namâzının sünneti yerine kazâ kılmamalıdır. Böylece kazâlarını her zamân kılarak, büyük günâhdan bir ân önce kurtulmalıdır. Kazâlar bittikden sonra, beş vakit namâzın sünnetlerini devâmlı kılmalıdır. Çünki, sünnetleri özürsüz olarak kılmamakda ısrâr etmek, küçük günâh olur. Sünnete ehemmiyyet vermiyen ise kâfir olur…’’ [5]