Bu cümlede, temsil içindeki manasına göre şu kastediliyor:
Temsildeki hodbin kişi, askerden terhis olan birilerini görüyor. Bakıyor ki elbiselerini ve silahlarını ellerinden alıyorlar. Ahmaklığından, bilgisizliğinden ve kötümser bakışından dolayı gülmeyi ağlamak, terhîsâtı soymak ve talan etmek tevehhüm ediyor.1
Bu temsilin işaret ettiği hakikat ise şudur:
Askerlik, dünya hayatımıza, terhis ise ölümle beraber ahiret âlemine geçişimize bakıyor.
Nasıl ki askerliğini bitiren bir asker silahlarını teslim eder ve öyle terhis olur. Aynen öyle de, dünyada ömrü biten ve dünyadan terhis vakti gelen insan da kendisine emanet edilen hayatı, vücudu, aza ve cihazatını bu dünya kışlasında bırakır ve ruhuyla berzah âlemine göçer.
İşte insan ölüm ile bu dünyadan ayrılırken, hayat, vücud ve kulluk vazifesinden terhis olarak asıl vatanı olan Cennet’e ve dostlarına kavuşmaya gittiği halde; imansız yada fasık bir insan, ölenlerin dünyada sahip oldukları bütün nimetlerinin ellerinden alındıklarını ve karanlık bir kuyuya düştüklerini zannettiğinden dünyadan terhis olmayı soyulmak ve talan edilmek zannediyor.
Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s. 4