Soru

İslamcılık Akımı ve Üstad Bediüzzaman

Osmanlının son dönemlerinden itibaren ortaya çıkan İslamcılık düşüncesine Bediüzzaman Hazretlerinin bakışı nasıldır. Bu akım müsbet hareket düşüncesine uygun mudur?

Tarih: 4.09.2020 18:12:30
Okunma: 1134

Cevap

İslâmcılık; oldukça geniş ve kapsamlı bir konu olup bu alanda pek çok kitap ve makaleler telif edilmiştir.  Bu fikir akımının içinde sayılan kişiler “İslâmcılık” diye bir tabir kullanmamışlardır. Bu tabiri batılı müsteşrikler kullanmışlar. Daha sonra da literatüre girmiştir.

Üstad Bediüzzaman; içinde yaşadığı asrın müceddidi ve vazifeli şahsı olarak nebevî bir metotla Kur’an’a ve imana hizmet etmiştir. Ortaya koyduğu Risale-i Nur külliyatı, hayatındaki mücadele ve gayretleri hep bu minval üzere olmuştur. Dinsizlik fikrinin her yeri kasıp kavurduğu, şeâri-i islâmiyenin ve sünnet-i seniyenin tahrip ve tebdil edildiği bir dönemde bütün himmetiyle insanlığın imanına, Müslümanların ittihadına ve sünnet-i seniyenin muhafaza ve neşrine çalışmıştır. Bu mühim vazifesini îfâ ederken asla isyan, çatışma, ayaklanma, kavga gibi İslâm’a zarar veren menfî usullere müracaat etmemiştir. Asayişi bozmadan, nezih, nazik, mülayim, yumuşak, tatlı bir üslupla nebevî metot olan tebliğle insanları hak yoluna davet etmiştir.

İslâmcılık tanımlamalarına bakınca Üstad Bediüzzaman da İslâmcıdır diyebiliriz. Osmanlı Döneminde yayınladığı eserler, irad ettiği hutbeler, meydan konuşmaları, münazaraları, mücadeleleri ve dahil olduğu cemiyetlere bakılırsa İslâmcılar arasında sayılabileceğini söylemek yanlış olmaz.  Zira onların pek çok hedef ve gayeleri Üstadın da niyet ve gayesidir.  İttihâd- ı Muhammedî cemiyetinde İslâmcılarla beraber çalışmış, volkan gazetesinde ve Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye’de İslâmcı kimliği olan âlim ve şahıslarla omuz omuza mücadeleleri olmuştur. Ancak Bediüzzaman hazretleri kendisini hiçbir yerde İslâmcı olarak tanımlamamış,'' ben İslâmcıyım'' tarzı ifadeler kullanmamıştır. İslâmcılık akımı içinde sayılan kişilerden bazı farklı yöntem ve usulleri savunmuş ve takip etmiştir.

Bediüzzaman Hazretleri her daim Kur’ân’ın sözmez ve söndürülemez manevi bir güneş hükmünde olduğunu ispat etmek için çalışmıştır. Bu mefkûresini gerçekleştirmek adına ilk zamanlar siyaseti dine alet etmeyi düşünmüşse de (Eski Said dönemi), daha sonra siyasetin çirkin yüzünü görerek Allah’a sığınmış ve dine hizmette tamamen siyasetten uzak bir yöntemi benimseyerek kararlılıkla çalışmıştır(Yeni Said dönemi). Ümmeti, ittihâd-ı İslâm bayrağı altında toplamak, Kur’ân’ın ve sünnetin esaslarını tavizsiz bir şekilde yaşamak ve yaşatmak adına mücadele etmiştir. 130 parça Risalelerinde İmanın 6 esasını iki kere iki dört eder kat'iyetinde ispat etmiş, Kur’ân’a ve sünnete karşı olan muârızların tenkit ve itirazlarını susturacak izahlarda bulunmuş, zamanın İslâmî, imânî ve itikâdî sorularına akla, mantığa, ilme ve fenne uygun bir şekilde  misallerle birlikte doyurucu cevaplar vermiştir.. Ayrıca fen ilimleriyle din ilimlerinin beraber okutulacağı bir eğitim sistemini kurmak için (Medresetü'z-Zehra projesi) ciddi çaba sarf etmiştir. Bahsettiğimiz bu hedef ve gayretleriyle ilgili Risale-i Nur külliyatında çoklukla kendi izahlarını da görebiliriz.

Bu haliyle Üstad, ömrünü Kur’ân hakikatlerinin müdafaa, muhafaza ve neşrine adamış, bu uğurda hayatını davasına feda etmiş, çileler çekmiş bir İslâm kahramanıdır. Asrın manevi problemlerine getirdiği köklü çözümler ve bu alanda telif eylediği risaleleriyle toplumun her kesimini kucaklamış, dinsizlik fikr-i küfrîsini dirilmeyecek bir surette öldürüp iman ve Kur'ân hakikatlerini güneş gibi bütün insanlığa ispat etmiştir. İslâmcılık kelimesiyle ifade edilenden çok daha büyük ve geniş alanlarda son nefesine kadar ihlasla hizmet etmiş, yüz binler talebeler yetiştirmiş ve müsbet iman hizmetinin nasıl olabileceğini yaşantısıyla insanlığa göstererek tam bir örnek şahsiyet olmuştur. Allah Bediüzzaman Hazretlerin'in İslâm’a hizmet aşk ve şevkinden hissemizi ziyade eylesin.

 


Yorum Yap

Yorumlar